İNTİHAR !?

                         

Arapça bir sözcük olan İntihar; "Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal sebeplerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi" demektir. Aynı kökten gelen İntifa; "Yararlanma, faydalanma" demek iken, İntiha da; "Son, sona erme, sonu gelme". İntikal; "Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş" anlamlarında kullanılır, İntikam ise; "Öç alma" demektir.

İstanbul, Ankara ve Antalya'da son günlerde ailece siyanürlü intihar vakaları peş peşe gelince, bunların en büyük sebebinin 'Ekonomik Durum' olduğu tartışılır oldu. Gazetelerin çoğu, manşetlerinde son yıllardaki "İşsizlik, İcra, İntihar, Boşanma" sayılarını öne çıkarmaya başladı.

Son 10 ay içinde tam "1 Milyon 205 Bin Kişi" icralık olmuş!.. Son 5 yılda icralık olan insan sayımız 3 Milyon 667 Bine ulaşmış, 06 Kasım 2019 tarihi itibarıyla da, takibe alınan kredi miktarı tam 146 Milyar TL olmuş!.. İktidara göre işsiz sayımız 4 Milyon iken, bu rakam DİSK'in açıklamasına göre 7 Milyon 680 Bin civarında!.. Biz de kime inanacağımıza şaşırdık!..

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) bağırıyor, defalarca gösteri yapıp, "20 YILLIK HAKSIZLIK BİTSİN!..", "Hayallerimizi Geri Verin!..", "Sizin İnadınız Bizim Mutluluğumuzu Erteler, Bizim İnadımız İse Sizi Saltanatınızdan Eder!.." yazılı pankartlarla yürüdüler. EYT Derneği Başkanı Gönül Boran Gözüpak, her platformda EYT'lilere seçimde söz verilen haklarını istiyor!..

Herkes, siyanürle ailecek intihar eden -ettirilen- insanların, "neden bu insanlar intiharı seçiyor?" sorusunun yanıtı yerine; "nasıl kolayca bu zehri bulabildiğini" soruyorlar!? Yahu, bir çıkış yolu bulamayıp da, intihar etmeyi iyice kafasına koymuş olan insanlar, siyanür yerine gider tarım ilâçlarıyla, uyku ilâçlarıyla, herhangi bir silahla, kendini yakarak-yüksekten atarak-bir yola atlayarak da intihar edebilirler!? Zaten bunlar olmuyor mu!?

Burada esas olan, başımızdaki iktidarın ve bu işin uzmanı psikiyatr ve sosyologların ilk önce yapması gereken; "Nasıl intihar ettikleri?" değil, "Neden intihar ettikleri?" sorusunun yanıtını bilimsel olarak bulmak, bunun çarelerini hemen harekete geçirmektir!.. Yani hiç kimse bu işin 'Sonuçları' üzerinde değil de, esasen 'Sebepleri' üzerinde kafa yormaları gerekmez mi!? Görüyorsunuz, 'ah-vah' etmekle ne sorunlar çözülüyor, ne de gidenler geri geliyor, olan da bu ülkenin küçücük ve masum çocuklarına oluyor!..

Üstat Orhan Veli Kanık, 1937'de yazdığı "İntihar" adlı şiirinde şöyle diyordu:

"Kimse duymadan ölmeliyim/ Ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı/ Beni tanımayanlar;/ 'Mutlak birini seviyordu' demeliler/ Tanıyanlarsa; 'Zavallı' demeli/ 'Çok sefalet çekti.'/ Fakat hakiki sebep/ Bunlardan hiç birisi olmamalı."

Şiirlerinde ölümü en çok işleyen şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı ise, 1936'da yazdığı "Ölümden Sonra" şiirinde şöyle diyordu:

"Öldük, ölümden bir şeyler umarak/ Bir büyük boşlukta bozuldu büyü/ Nasıl hatırlamazsın o türküyü/ Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü/ Alıştığımız bir şeydi yaşamak/ Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok/ Yok bizi arayan, soran kimsemiz/ Öylesine karanlık ki gecemiz/ Ha olmuş, ha olmamış penceremiz/ Akarsuda aksimizden eser yok!.."

Evet, bir gün nasılsa hepimiz öleceğiz, bundan asla kaçış yok!.. Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış ama, ölümün de bir vakti, bir sırası var yahu!.. Şu kavanoz dipli dünyaya gelmişken, bir sürü ölmesi gereken başka mikroplar varken, ben niye vakitsiz ölecekmişim ki!? İntihar, çok beleş bir ölüm bence!.. Sizce de bir canlının esas amacı; bir gün daha, bir saat daha, bir dakika daha fazla yaşamak değil midir, ha!?         Sakin KOŞAR.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI