20.YÜZYILIN İLK ÇEYREĞİNDE YAŞADIĞIMIZ İKİ TOPLUMSAL TRAVMA: “ERMENİ TEHCİRİ “ VE “MÜBADELE”...


Her iki olay da bizim isteğimiz dışında gerçekleşmiştir.Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik ve bağımsızlık düşünceleri emperyalist devletlerin çıkarlarıyla da birleşerek Balkanlı Hristiyanların ayaklanmalarına ve bağımsızlıklarını kazanmalarına neden olmuştur.

Böylece imparatorluk çözülmeye başlamıştır.Bu çözülme sürecinde en belirgin ayrım din faktörüdür.Bunun sonucunda Balkanlardaki ve Kafkaslardaki Türk ve Müslüman halklar katliamlara uğramış ve sağ kalanlar da buradan sürülerek Anadolu'ya kaçmak zorunda kalmıştır.

Ardından Balkanlarda uygulanan senaryo bu sefer Anadolu'da uygulanmak istenmiş ve bu iş için de önce Ermeniler daha sonra da Rumlar seçilmişlerdir.

Balkanlar’da ve Kafkaslar’da yaşadığı travmayı Anadolu'da da yaşamaktan korkan Osmanlı Devleti Ermenilerin gittikçe artan saldırılarına karşı doğal bir refleks göstermiş ve savaş bitene kadar Ermenileri Suriye'ye zorunlu göçe ( tehcir ) tabi tutmuştur.

Şimdi sormak gerekirse Ermeniler Rusya ve İngiltere'nin dolduruşuna gelmeyip Osmanlı Devleti'ne karşı isyan etmemiş olsalardı böyle bir travma yaşanır mıydı?

Kaldı ki bu çok kısa sürede olan bir olay da değildir.1878'den 1915'e kadar giden bir süreçtir.Bu süreç zarfında Osmanlı Devleti'nde Batılıların açmış oldukları misyoner okullarında sürekli Ermeni milliyetçiliği aşılanmış ve I.Dünya Savaşı'nda Kafkas Cephesi'nde Rusların saldırısıyla birlikte Ermeniler de saldırıya geçmiş ve bunun sonucunda zorunlu olarak tehcir uygulanmıştır.Keşke bu durumların hiçbiri yaşanmamış olsaydı.

Tehcir edilen Ermenilerin bir kısmı daha sonra geri dönmüştür.Ama Lozan'da “Ermeni yurdu” konusu kesinlikle reddedilince Ermenilerin bir çoğu yurt dışına göç etmiştir.

MÜBADELE...

Mübadele konusuna gelince,15 Mayıs 1919'da Yunanlılar, Paris Barış Konferansı'nda (18 Ocak 1919 ) İngiltere'nin gazına gelip İzmir'e asker çıkarmışlar ve '' Megalo İdea'' yı gerçekleştirmek için harekete geçmişlerdir.

İzmir'de Hasan Tahsin olayının ardından bir kıyım başlatmışlardır.Bunun üzerine de Türk halkı Yunanlılara karşı büyük bir direniş göstermiştir. İzmir'e Yunan askerlerinin çıkışını büyük bir coşkuyla kutlayan yerli Rumlar daha sonra Yunanlılarla işbirliği edip çeteler oluşturmuşlardır.

Paris Barış konferansı'nda İngilizler tarafından oyuna getirilip aldatıldıklarını anlayan İtalyanlar da buradaki direnişe el altından destek vermiştir.

Böylece Ermenilerden sonra Rumlarla Türkler arasına da kan davası girmiş ve yüzyıllarca birlikte barış içinde yaşayan halklar birbirine düşman edilmişlerdir.

Olayın bir başka boyutu da imparatorluk sürecinin sona erdiği ve milli devleti oluşturma sürecinin başlamış olduğu gerçeğidir.Nitekim Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen milyonlarca Türk ve Müslüman unsurlar bir arada kaynaştırılarak daha sonra milli devlet oluşturulacaktır.

Lozan'da Yunanistan’da yaşayan Türk nüfusla,Türkiye’de yaşayan Rum nüfusun karşılıklı olarak değiştirilmesi ( mübadil edilmesi ) kararlaştırılmıştır (Batı Trakya’da yaşayan Türk ve Müslümanlarla,İstanbul’da yaşayan Rumlar mübadele dışı tutulmuştur). Böylece her iki ülkede de büyük bir travmaya neden olan “mübadele süreci “başlamıştır.Böylece insanlar doğup büyüdükleri çevreden koparılıp, bir çoğunun dilini bile konuşamadığı yeni bir ortamda yaşamak zorunda kalmışlardır.

Bu süreçte her iki kesim de gittikleri kendi vatanlarında kolay kabul görmemişler , Yunanistan’da ,'' Türk dölü '' , Türkiye’de de '' Yarım gavur '' diye dışlanmışlardır.

Sonuç olarak bu senaryoyu ne biz yazdık , ne Ermeniler ne de Rumlar.Hepimiz bu senaryo da ''OYUNCU '' olarak yer aldık.Bu yüzden bu süreçte yaşanan olaylardan dolayı suçlanacak birileri varsa oyuncular değil “YAPIMCI,YÖNETMEN VE SENARİSTLER”dir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI