NAMLUYA ŞİİR SÜRMEK...


Atalarımız geç olsun da güç olmasın demişler.Beş ay kadar önce Muğla Kültür Evi'nde MUSANDER ( Muğla sanat Severler Derneği ) Başkanı Sadettin Özbek ağabeyle sohbetimiz esnasında yanımıza gelen Muğla'nın en büyük şairlerinden Halikarnas Balıkçısı,Azra Erhat,Sabahatin Eyüboğlu ve Şadan Gökovalı'nın yakın dostu,büyük şair ve hümanist İbrahim Ergin Ağabey ile tanışma onuruna erişmiştim.


Yaklaşık bir saat süren sohbetimiz sırasında , Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı mezunu olma
mdan dolayı , arkeoloji ve mitoloji ile yıllardır haşır neşir olmuş şiir düşkünü bir birey olarak; İbrahim ağabeyin şairliği yanında arkeoloji ve mitoloji bilgisine hayran kaldım.İbrahim Ağabeyin şiirlerinde bu konuları da işlediğini gördüm.


27 Yıldır Muğla'da ikamet eden bir kişi olarak böyle büyük bir değer ile tanışmamış olmaktan büyük üzüntü duydum.Sadettin Özbek Ağabey ,İbrahim Ergin ağabey'in şiirlerinden bir kaç tanesini ezberinden okuyunca adeta büyülendim.

Sadettin Ağabey akşam Watshaptan 15-20 şiirini gönderdi.Her biri müthiş güzellikte şiirler.Bunların bazılarını peyderpey paylaşmıştım

İlk paylaştığım şiiri ''Tütün '' dü.Tütün ,bizim yöre insanın sıkıntılarını çok iyi bildiği yetiştirmesi son derece zahmetli ve meşakkatli bir üründür.Şubat ayında yataklarının hazırlanıp tohumlarının ekilmesi,üstlerinin naylon ile iyice örtülüp gündüzleri havalandırılması ve yeni çıkmakta fidelerin zarar görmeyecek şekilde süzgülü tenekelerle sulanması ile başlayan süreç yapraklarının kırılmasının sona erdiği Ağustos ortasını geçerdi.

Tarlanın sürülüp sürgülenmesinden sonra hazır edilmesi,işçilerin bulunması,fidelerin küfelere konması ,sonra çamura batırılıp dikime hazır hale getirilmesi ,arkların çekilip ,tütün çivileriyle dikilmesinden sonra iş fideler büyümeye başlayınca çapasına gelirdi.Küçük tütün çapalarıyla fidanlar zarar görmeden çapalama işi bittikten sonra iş en zor aşamaya gelirdi.

Tütüncülüğün en büyük sıkıntısı gece yarısında kalkıp,gecenin serinliği ve sessizliğinde ,yıldızların altında  lüks lambasıyla kuşluk vaktine kadar iki büklüm bir vaziyette uykulu gözlerle tütün kırmaktır.Bu esnada özellikle sabaha doğru bir uyku bastır ki tütün arkların başlarında toprağın üstüne yattığımız çok olmuştur.Tütünler küfelere doldurulduktan sonra  neredeyse ikindiye kadar süren tütün dizme süreci sonunda eller yapış yapış beller ve ayaklar tutulmuş bir vaziyette,uykulu gözlerle özel iğnelerine tütün işlemi devam ederdi.Tütün dizme işleminin ardından iplikle kargılara geçirilen tütün dizileri önce duvara ,daha sonra da kırmandal adı verilen kazıklar  üzerine gerilen tellerin üzerine sıra sıra yerleştirilip kurumaya bırakılırdı.Tütün dizme işleminin ardından bir sonraki  gecenin tütün kırma hazırlığı başlardı.

Tıpkı çaydaki filizlerin kartlaşmadan toplanması gibi tütün yapraklarının da yanmaması gerekir.Bu yüzden zamana karşı bir yarış sürdürülüp ergin hale gelip sararmaya başlayan yaprakların kırılıp dizilmesi ve sonrasında kurutulması gerekir.

Sonraki süreç ise balya makinalarında tütünlerin balyalanıp satışa hazır hale getirilmesiydi.Tütün eksperleri balyalardan örnekler çıkararak kalitesine göre tütüne fiyat verirlerdi.

Tütün demek itibar demekti.Bütün alışverişler ‘’Tütün parasına ‘’ veresiye yapılırdı.Ocak ayının sonları Şubat ayının başlarında tütün paraları ödenir,tütüncüler de borçlarını öderlerdi.Tütünü olan esnaf çekinmeden veresiye verirdi.Bu yüzden kızını çıkaran,oğlunu everen düğün masraflarını tütün paralarıyla öderlerdi.

 

TÜTÜN ACISI.

Ellerimiz bir çift beyaz güvercin.
Konar karasabanın sapına
Sür Allah sür
Bir çocuktur ki tütün
Kolay büyümez

Uykularımız vardır uyunmadık
Gözbebeğimiz yarı canımız tütün
Geceyi gündüz ederiz
Alın terimiz yetmez olur
Yağmuru bundan severiz

Yoksulluk ayıp değil
Benzimiz tütün sarısı
Biz ekeriz el biçer
Birikir yerden göğe öfkemiz
satılmış gecelerde                                                                                                                                  
Namluya
 şiir süreriz.

İbrahim ERGİN

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI