'Denize beton, doğaya darbe': Göcek ve Dalaman koylarında çevre talanı meclis gündeminde
CHP'li Gizem Özcan, Göcek ve Dalaman koylarında çevreye zarar verdiği gerekçesiyle tepki çeken mapa-şamandıra projesinin bilimsel ve hukuki temelden yoksun olduğunu belirterek, yargı süreci beklenmeden başlatılan inşa faaliyetlerini Meclis gündemine taşıdı. Özcan, "Yargı süreci sürerken kıyı ve deniz tabanına beton bloklar yerleştiriliyor. Bu, hem çevre hukukunun hem de Anayasa'nın açık ihlalidir" dedi. Projenin neden bilimsel raporlarla desteklenmediği, neden yerel paydaşların sürece dahil edilmediği, koyların marinalaştırılması ile halkın denizle bağının kopartılmak istendiği iddiaları Bakan Kurum'a yöneltilen sorular arasında yer aldı.
Haber Merkezi
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, Türkiye Çevre Ajansı'nın bölgede başlattığı Mapa-Şamandıra Sistemlerinin Kurulması ve İşletilmesi Projesi hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yazılı soru önergesi verdi.
Projenin, "ÇED Gerekli Değildir" kararıyla hızla hayata geçirildiğini belirten Özcan, bu kararın bilimsel temelden yoksun, yargı süreci devam ederken fiilen uygulamaya sokulan bir çevre ihlali olduğunu vurguladı. Özcan, projenin ekosisteme, kamu yararına ve yerel ekonomilere olası zararlarının görmezden gelindiğini söyledi.
"YARGI SÜRECİ İŞLETİLMEDEN KOYLARA BETON DÖKÜLÜYOR"
Özcan, proje için açılan davada Muğla 2. İdare Mahkemesi'nin bilirkişi keşfi kararı verdiğini ancak keşif gününün hala belirlenmediğini hatırlattı. Yürütmenin durdurulması taleplerine cevap verilmeden, geri dönülmesi imkânsız fiziksel müdahalelerin sürdüğünü dile getirdi. "Yargı süreci sürerken kıyı ve deniz tabanına beton bloklar yerleştiriliyor. Bu, hem çevre hukukunun hem de Anayasa'nın açık ihlalidir" dedi.
DENİZ ÇAYIRLARI, FOKLAR VE YEREL HALK TEHDİT ALTINDA
Proje sahası, Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alıyor. Bu alan, deniz çayırlarının, caretta carettaların ve nesli tehlike altındaki Akdeniz foklarının yaşama ve üreme alanlarını kapsıyor. Proje ile bölgede 918 mapa, 891 şamandıra, 857 tonoz ve 22 yüzer iskele kurulacak; yat bağlama kapasitesi 1142'den 2006'ya çıkarılacak.
Ancak Özcan'a göre bu artış sadece lüks yat turizmini ön plana çıkarıyor. Yerel tekneciler, balıkçılar ve günübirlik turizm işletmeleri dışlanıyor. Atık yönetimine dair herhangi bir açıklama bulunmaması ise deniz kirliliğini artıracak ciddi bir risk olarak öne çıkıyor.
"TÜM KOYLAR MARİNALAŞTIRILACAK MI?"
Özcan, Türkiye Çevre Ajansı tarafından yürütülen bu projenin geçmişte MUÇEV üzerinden ihaleyle özelleştirilmeye çalışıldığını, ancak kamu tepkisi ve yargı kararlarıyla durdurulduğunu hatırlattı. "Şimdi aynı sistem, farklı bir kurum eliyle ama yine kamuoyu dışında bırakılarak hayata geçiriliyor" dedi.
Özcan, projenin çevreye, kamu yararına ve kıyıların ortak kullanımına etkilerini sorgulayan 9 maddelik kapsamlı bir soru önergesi hazırladı. Projenin neden bilimsel raporlarla desteklenmediği, neden yerel paydaşların sürece dahil edilmediği, koyların marinalaştırılması ile halkın denizle bağının kopartılmak istendiği iddiaları Bakan Kurum'a yöneltilen sorular arasında yer aldı.
"ÇEVRE AJANSI MI İHALE AJANSI MI?"
Özcan'ın Meclis gündemine taşıdığı bu proje, Türkiye'de çevre koruma politikalarının şirketleşmesi ve özelleştirilmesi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. "Türkiye Çevre Ajansı'nın kamusal alanları özel sermaye lehine şekillendirdiği" eleştirisi giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor.