KURUMDAN ARIYORUM!

KURUMDAN ARIYORUM!

 

Çok şükür artık kurtulduk diye düşünüyorduk. Geçen yıllarda telefon açıp: "Ben polis.., terörle mücadele şube müdürlüğünden arıyorum." diye başlayan ve "Falanca terör örgütüyle ilginiz bulunduğu tespit edilmiştir. Suçlaması ile yakalanması için..TL paraya ihtiyaç duyulduğundan."  diye devam eden o telefon dolandırıcılıklarının azaldığını düşünüyordum.

Ancak, 26/01/2023 Perşembe günü saat: 10.00 sularında evden çıkmak üzereyken sabit telefonumuz çaldı, açtım. Telefonda konuşanın ağzından çıkan cümleler, çok hızlı akıyordu. Bu nedenle dediği pek anlaşılmadığından kişiyi, iki/üç kez, konuşması ile ilgili uyardım. Bu arada: Adımı, soyadımı, ana adımı, baba adımı, vatandaşlık numaramı ve doğum tarihimi söyledi!  Arkasından kız kardeşimle ilgili aynı bilgileri okudu, "Doğru mu?" diye sordu "Evet" dedim ve hemen: "Peki siz bu bilgileri nereden öğrendiniz?" dediğimde: "Masanın üzerinde yalnız sizin değil, 50-60 kişinin bilgisi var." diye cevapladı!

Ve telefondaki ses devam ederek: "Siz kimliğinizi en son nerelerde kullandınız?" sorusunu yöneltti. "Beyefendi kimliğin kullanılmadığı yer mi, var? Her yerde isteniyor, uzatıyoruz. Resmi kurum ve kuruluşlar, adliyeler, belediyeler, icra müdürlükleri, avukatlık büroları, otogarlar, havaalanları, özel/tüzel hastaneler, bankalar, noter, telefon şirketleri ve daha bunun gibi pek çok yerde, gerekli oluyor." Dediğimde, telefondaki ses: "Bu arada kimliğinizi birine verdiniz mi?" Diye sorduğu, saçma sorunun yanıtı elbette "Hayır" oldu! Telefonu  "Amir" dediği birine bıraktı, amir beyde bir şeyler konuştu, o da telefonu "Müdür beye vereceğim" dedi, "Ver" dedim. Müdür beyde, havanda su dövmeye benzer konuşması devam ederken: "Cep telefonunuzun numarasını söyler misiniz?" istemi beni şaşırttı. Çünkü tüm kimlik bilgilerini edinmişler, ama telefon numarasını öğrenmeyi becerememişler(!) Ancak şahısların ne olduğunu bilmediğim konularının, iyice acemisi oldukları belli oluyordu. "Şöyle bir ava çıkalım bakalım, nasibimize hangi avanak çıkacak" diye düşünmüşler herhalde, tesadüfen bu acemi avcıların önüne ben çıkmışım! Neyse ki durumu anlayıp telefonu kapadım. Benden sonra arayacakları vatandaşa neler soracaklar bakalım?

     

AYVA ÇİÇEK AÇMIŞ, ZEHRETME HAYATI

Bizim zamanımızda, ilkokulun bitmesi için, beşinci sınıfta tüm derslerden sınava girmek zorunluluğu vardı. O yıllarda sıra bize gelince, tüm derslerle birlikte gireceğimiz müzik sınavı için, öğretmen: "Herkes bir şarkı öğrensin ve o şarkıyı ezberlesin. Ayrıca solfeji de, sesleri ile birlikte ezberleyin. İmtihan komisyonunun önem verdiği derslerden biri müziktir! dediğinde, acaba yetenekli öğrenci mi belirleyecekler? Ve okullu sanatçı yetişmesi için, liseden sonra Güzel Sanatlara gitmesi tavsiyesinde mi bulunacaklar, eğitimli ses ve opera sanatçısı yetiştirilmesi mi, amaçlanıyor diye, o yıllarda düşünemezdim. Ama daha sonraki ileri yaşlarda böyle bir düşünce aklımdan gelip geçti. Öğretmenin: "Ona göre hazırlanın, bütün derslerden geçseniz bile, müzikten kalırsanız 5nci sınıfı tekrar okursunuz, dikkat edin!" Demesi düşüncemi teyit eder bir uyarı, gibiydi.

Herkes sınav için, sevdiği bir şarkı varsa ezberlemeyi bırakın, bir sanatçı kadar güzel söylemeyi tasarlıyor, başarılı olmak ve "Aferin" almak istiyordu. Ama kimse hangi şarkıyı söyleyeceğini bilmediği gibi, birazda gizlemek istiyordu ki,  sınav komisyonu: ".o söylendi. Sen diğer şarkını söyle" denilmesinden çekiniyordu. Bu nedenle en az iki şarkıyı ezbere bilmek gerekiyordu. Çünkü ihtimal akla geldiğinden, öğretmen uyarmıştı. Beşinci sınıf öğrencileri heyecanlıydı, adeta şan bölümü sınavına giriyorlardı, sanki.

Bende herkes gibi telaş içinde idim. "Hangi şarkıyı söyleyeyim de, şu okul bitsin ve yeni ufuklara yelken açayım" diye düşünüyordum. Zaten kısa süre sonra yatılı okul imtihanına girecektim.

En sonunda şarkıyı buldum ve bende diğer arkadaşlarım gibi söyleyeceğim şarkılardan söz etmedim. Aslında bulduğum şarkıları çocukta olsam, çok seviyordum. Zeki Müren söylüyordu. Şarkının birinci kıt'ası şu sözlerle başlıyordu: Zehretme hayatı bana, cananım/Elemlerle dolu benim, her anım/Kederimle yanıp sönse de, canım/İnan ki ben sana yine, hayranım/

Söz ve beste: Sanat Güneşi Zeki Müren'indi. Sanatçı Acemkürdî makamındaki bu eserini 16 yaşında bestelemiş, güftesini akrostiş yöntemiyle yazmış.(Akrostiş: Bir şiirde dizelerin ilk harflerinin, yukarıdan aşağıya doğru sıralandığında, anlamlı bir sözcük meydana getirmesine denilmektedir. Bu eser Suzan Yakar tarafından 1948 yılında, radyo repertuarına alınmıştır. -Alıntı-)

Sıramız gelince heyecandan yüreğimiz sanki yerinden fırlayacaktı. Nihayet girdik sınıfa, dikildik komisyonun karşısına, başladık şarkıyı ayıtmaya. Şarkıyı söylerken, ortaya çıkan kimi yerdeki aksaklıklara aldırmadan, becerebildiğimiz kadar söyledik. En çok sevindiğim husus, imtihan komisyonundan aferin almamdı.(Bu arada herkes aferin almış!) Aldık almasına da, "Şimdi öbürünü söyle bakalım" deyince, içimden: "Kendini şarkıcı sanırsan sonucu bu olur" Diye aklımdan geçirdim.

Hazırlandığım diğer ikinci eser: "Ayva çiçek açmış, Yaz mı gelecek" isimli türkü idi. Muhayyerkürdî makamındaki bu türkü, Muzaffer Sarısözen tarafından derlenip notaya alınmış, 509 numara ile TRT arşivine kaydedilmiştir.(Alıntı)  

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI