İLÂHİ ADALETTEN KAÇILMIYOR!

 İLÂHİ ADALETTEN KAÇILMIYOR!

 

 ON BEŞ gün önce, bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Birkaç yıl önce başından geçen bir anısını anlattı. İlginç buldum ve köşeme aldım. Belki, sizde ilgi ile okursunuz… Anlatım şöyle başladı: “…sıra geldi emekliliğe. Eşimle birlikte dilekçelerimizi verdik emekli olduk. Emeklilik yaşamımızı nerede geçireceğimizi bir hafta düşünüp, seçenekleri tartıştık. Sonunda Muğla’yı seçtik ve yerleşmeye karar verdik. Zaten geleli 25 yıl olmuş; alıştığımız, beğendiğimiz ve sevdiğimiz bir şehir.Çocuklar; “Asla başka yere gitmeyiz, çevremiz arkadaşlarımız burada, siz gidecekseniz gidin. Bize para gönderirsiniz, biz üç kardeş geçinir gideriz. Onun için burada kalıyoruz” deyince, yapılacak bir şey yoktu. Memleketteki evi sattık, ikramiyeleri üzerine koyduk, ayrıca bayağı bir kredi çektik ve bir ev baktık. Bir süre sonra uygun bir daire bulduk, sahibi Ankara da oturuyormuş. Evi bulan tanıdık aracılığı ile teması sağlayıp konuştuk ve fiyatta anlaştık…

 EV SAHİBİ bir hafta sonra hanımı ile birlikte geldi ve tekrar konuyu değerlendirip, fiyatı kesinleştirdik. Ertesi günü sabah tapuya gidip işlemlere başlamadan önce, kahvaltı masasında dedim ki: “Arkadaş! Biliyorsun, evi peşin ve nakit alıyoruz. Tapu harçlarını herkes kendi ödesin, cebimde çay param kalmayacak, hiç olmazsa elimizde üç kuruş masrafları karşılayacak param kalsın” deyince: “Tabii, tabii. Ben kendi tapu harcımı yatırırım” Deyip kabul etti. Kahvaltıdan kalktık, kahveleri içtik ve tapuya gittik. Alım satım işlemleri bitince banknot demetlerini beyefendinin eline toka ettim. Bu arada, satıcıdan bir hareket görmeyince, iki harcı da ben ödedim…

 TAPUDAN çıktık, evi satan: “Siz birlikte bir pastaneye gidin, elimdeki paraları bankaya yatırıp geleyim, oturup birer çay içelim ve şu güzel alış verişi kutlayalım” deyip bizden ayrıldı. Ben, eşim ve misafir hanım ile üç kişi bir pastaneye gidip oturduk. Bu arada, iki harcı ödediğim için, paraları bankaya yatırmaya gitmeden önce banknot demetinin birini bozar ve içinden harç ücretini çıkarır verir diye düşünmüştüm. Ama yine vermeden gitti. Artık bankadan dönüşünde isteyeceğim diye kararlaştırdım ve sohbete başladık. Epey zaman sonra,

 ÇAY İÇERKEN eşinin telefonu çaldı, konuştular ve “…tamam, tamam geliyorum” Deyip, masadan kalktı: “Bankada bir sorun çıkmış, gidip bakayım ne oldu” diye gitti. Hanımla birlikte oturup çaylarımızı yudumlarken, aldığımız konutun memnuniyetinden ötürü misafirlerimizi akşam yemeğe davet edip, yatıya alıkoymaya karar verdik. Ancak aradan iki saat geçmesine rağmen gelen giden yoktu. Birbirimize baktık, heyecanlandık ve “Hayırdır inşallah” deyip bir süre daha bekledik.

 

                  DAHA sonra kalkıp, şahsın parayı yatırmaya gittiği bankaya uğradık, içeride de göremedik. Bankadan dışarı çıktık. “Ne oldu, başlarına bir iş mi geldi acaba?” Diye merak ettik. O an’a kadar telefon numaralarını almak nedense ne benim, ne de eşimin aklına gelmemişti. Evi almamızda aracılık yapan arkadaşımızı arayıp, durumu izah ettik. “Durun! Ben arayayım size bilgi veririm” Dedi ve telefonu kapattı. Biz de yeni aldığımız eve gidip, yapılacakları, bakım ve onarım için neler lazım, gözden geçirdik.

 ARADAN 15 gün geçti, aracı arkadaşımızdan da, “Tık” yok. İyice merak etmeye başladık. Neyse ki, iki gün sonra aradı. Ankara’dan telefon etmişler ve durumu anlatmışlar: “…evi sattıktan sonra, yalnız başına bankaya gidip, paranın yarısını karısından habersiz kardeşinin üzerine yatırmış. Eşini pastaneden bankaya çağırmış ve oradan otomobile atlayıp memleketlerine, anne ve babasının oturduğu köye gitmişler. Onlar köyde iken kardeşi de, ağabeyinin yatırdığı paranın bir kısmı ile sıfır kilometre otomobil almış. Fakat aynı gün, kötü bir tesadüf sonucu trafik kazasında vefat etmiş. Apar topar döndüklerinde de, kardeşinin eşi ve evlatları, bankadaki parayı: “Babamızın parası diye vermemiş.” Diye anlatıp durumu izah edince:“Hay Allah olan işe bak şimdi!” deyip üzüldük.

 AMA yapılacak bir şey yoktu. Olaylar karşısında tapu harcını istemeyi de yüzümüz tutmadı. Şu şahsın yaptığına ve bir de sonucuna bak Bedri bey! Şahsın aklından ne geçtiyse; sen tut paranın yarısını gizlice kardeşinin üzerine yatır, üstüne üstlük söz verdiğin halde tapu harcını da vermeden, kaç! Eee… Allah’ın sopası yok. İşte! İlâhi adaletten kaçılmıyor!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI