İSTİKLAL MARŞIMIZ 100 YAŞINDA

İSTİKLAL MARŞIMIZ 100 YAŞINDA

İbrahim ERGİN

 

1899 yılında Paris'te Dünya Güreş Şampiyonası düzenlenir. İstanbullu bir yahudi güreşe çok meraklıdır. Bütün masrafları cebinden karşılayarak iki ünlü pehlivanı alıp Paris'e götürür. Birisi Kara Ahmet, diğeri Filiz Nurullah olmak üzere zamanın başpehlivanlarıdır.

Paris'teki güreş tertip komitesi Filiz Nurullah'ı görünce, bu bir insan değil diye düşünürler. Çünkü Filiz Nurullah 168 kara okka ağırlığında, 2 yirmiye yakın boyu ile bir dağ parçasıdır. Dolayısıyla onu güreşe sokmazlar.

Kara Ahmet bütün rakiplerini yenerek şampiyon olur. Rusların yenilmez ünvanlı güreşçisi Pol Pons bunlar arasındadır. Kara Ahmet birincilik kürsüsüne çıktığı zaman, elçilik mensupları ve oradaki Türk heyeti arasında bir telaş başlar. Şimdi ne yapalım? Çünkü Türk Milletinin İstiklal Marşı yoktur.

Birisi bir fikir atar ortaya:

"Bu gâvurlar Türkçe bilmez. Biz hepimiz, hamsi koydum tavaya adlı karadeniz türküsünü bildiğimize göre, çıkar söyleriz, olur biter. "

İstiklal Marşı bir milletin gururu, coşkusu ve bağımsızlığının sembolüdür. Özgürlüğün dışa vuran haykırışıdır!

Sonraki yıllarda Ali Rifat Çağatay adında bir udî sanatçı, kendince bir istiklal marşı yazıp besteler. Bu marş, bazı bölgelerde birkaç yıl çalınıp söylenmiştir.

Türk Milletinin tarihine ve şanına laik bir istiklal Marşına şiddetle ihtiyaç vardır. Büyük Millet Meclisi başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver İstiklal Marşı için bir şiir yarışması düzenletir. Yarışmaya Türkiye genelinden 734 şiir katılmıştır. Ne var ki hiç birisi iskiklal marşı olmaya müsait değildir. Bu şiirlerden 6 tanesi finale bırakılır. Bunlar basit şiirlerdir. En iyisi Mehmet Akif Ersoy'a durumu açıklayıp, ondan istiklal Marşı için bir şiir yazmasını istemektir. Mehmet Akif bu teklifi memnuniyetle kabul eder. Zaten milletvekili olduğu için yarışmaya katılmadığından üzgündür.

Hemen kağıt-kaleme sarılır. Nasıl, nereden başlasa? Kutsal kitap Kuran-ı daha önce dilimize çevirmiş bir şairdir. Hz. Muhammed'in ilk Mekke'den Medine'ye gidişi gelir aklına. İslam karşıtları peygamberimizin peşindedir. Bir mağaraya sığınırlar. Peygamberin yanında Hz.Ebubekir vardır. Bir örümcek mağaranın girişini boydan boya ağlarla kaplamış; bir güvercin hemen gelip oracığa yumurtalarını bırakmıştır. Karşıtların ayak sesleri yaklaştıkça Ebubekir korkudan titremeğe başlar.

Hz. Muhammed "KORKMA" der, "Allah bizimle beraber" O mağaranın adı SEVİR'dir.

Türk Milletinin bağımsızlık sembolü olan İstiklal Marşımızın ilk sözcüğü bulunmuştur.

Korkma diye başlayan harika bir şiir çıkar ortaya. Hamdullah Suphi Büyük Millet Meclisinde gür sesiyle okuduğu zaman alkıştan yer-gök inlemiştir.

M.Akif yarışma için konulan 500 liralık büyük ödülü almamış, o paranın askeri harcamalar için kullanılmasını istemiştir. Oysa kendisine bir palto alacak parası bile yoktur. Gazetelerin yazdığına göre o günün 500 lirası ile İstanbul Boğazında bir yalı dahi alınabilirmiş.

***

İstiklal Marşımızın bestesi günümüzde bile tartışma konusudur. Güya Sultan Murat'ın tahta geçmesi sırasında İtalyan Donizetti tarafından bestelenen Muradiye Marşıyla benzerlikler taşır. Donizetti Osmanlı Devleti zamanında mızıka-i hümayun'un başına getirilen İtalyan asıllı bir müzisyendir. Ona paşalık rütbesi verilmiş, sarayda el üstünde tutulmuştur. Başlangıçtan günümüze gururla söyleye geldiğimiz İstiklal Marşımızın bestesi Zeki Üngör'e aittir. Giriş bölümü çok güzeldir. Gittikçe ağırlaşan temposu ve yer yer prozodi bozuklukları yüzünden birlikte söylenmesi oldukça zordur. Prozodi sözcüğü sözle müziğin uyuşmaması demektir.

"Larda yüzen, O-be, nim milletimin, tik-lâl.." Gibi kopukluklardan söz ediyoruz. Okullarda ve milli günlerimizde yürek dolusu, coşkuyla söyleyebilsek ne güzel olurdu!... gene de orkestra çaldığı zaman göğsümüz kabarır, adeta uçacak gibi oluruz.

Yıl 1921

Osman Zeki Üngör Ankara'da bir konser verecektir. Büyük Önder Mustafa Kemal'i konsere davet eder. Mustafa Kemal eşi Latife Hanım'la birlikte tam kapıdan girerken İstiklal Marşı çalınmaya başlar. Bittikten sonra orkestra şefi Zeki Üngör Ata'nın locasına gelip; "İşte paşam, Türk Milleti'nin İstiklal Marşı budur." der.

"Tanrı bir daha bu millete istiklal Marşı yazdırmasın!" diyen Mustafa Kemal göz yaşları içindedir..

YAZARIN DİĞER YAZILARI