NAZİLLİ PİDESİ ve ETNOGRAFYA MÜZESİ.


                Değerli okurlar, daha önceki yıllarda Denizli'nin Beyağaç, Babadağ, Acıpayam, Çivril, Manisa' nın Akhisar, Kula, Mersin'in Mut ve Silifke ilçelerine gidip oralarda araştırma gezileri yaparak siz okuyucularımızla paylaşmıştık. Hepsinde de ilgili Belediyelerle işbirliği yaparak yerel bilgiler edinmiş ve yazmıştık. Diğer Belediyeler kusurumuza bakmasınlar da Nazilli Belediyesi ve çalışanları bizi bir başka memnun ettiler. O kadar çok araştırma ve yazma konusu bulduk ki, hangi birini yazacağımızı, öne alacağımızı şaşırıp kaldık. Bir kere Nazilli, "YAŞLILIK ŞAMPİYONU", ikincisi "UZUN YAŞAM KÖYÜ" nü barındırıyor. Sonra İNCİR' de ve PİDE' de marka bir ilçe. Nazilli'ye gittiğimizi öğrenen arkadaşlarımız "Nazilli pidesi yediniz mi?" diye soruyorlar. Biz de "Hiç Nazilli'ye gidilir de pide yenmeden dönülür mü?" Diyoruz. Yeri gelmişken hiç yapmadığımız bir şeyi yapalım ve Nazilli Pidesini anlatalım: Pideciye oturduğumuzda arkadaşlar "Önce birer 'Nazilli Gülü' getirin, sonra ortaya kuşbaşılı, onun ardından kaşarlı pide, otlu pide, sonra da tahinli pide getirin!" dediler. Biz de şaşırıp kaldık, bunca pideyi kim yiyecek, nasıl yiyeceğiz diye. Bu arada da fotoğraf çekildik. Arkadaşlar, "Hocam artık bu pideleri yazar ve paylaşırsınız!" dediler. Ben de "Arkadaşlar, Yediğin/içtiğin senin olsun, bana gördüklerini anlat şiarı gereğince biz yiyip içtiklerimizi anlatmıyor ve yazmıyoruz!" Dedim. O kadar pidenin hepsini yiyemedik ama çoğunu da afiyetle yedik. Sonunda görüp anladık ki, PİDE, Nazilli' de çok önemli bir yere sahipmiş. Biz ayrıca bir de DESTİNASYON GEZGİNİ olarak bu konuyu yazmadan geçemeyeceğimizi anladık. TADIM PİDE sahibi Mahmut TEKİN ustanın ellerine sağlık. Pideler efsane pidelerdi. İsteyen gidip görebilir, yiyebilir.

                Pideciden sonra yürüyerek doğruca ETNOGRAFYA MÜZESİ' ne geçiyoruz. Daha kapıya varmadan dış kapının iki yanında bir erkek, bir kadın EFE HEYKELİ dikili. Bu yörede EFE' liğin nice önemli bir değer olduğunu biliyorduk ama İbrahim KİRAZ Hocam' ın "Milli Mücadelede Bir Destan DEMİRCİ MEHMET EFE" adlı 5 ciltlik (2800 sayfa) romanından sonra iyice anladım. Bu romanı 'Ben Türk'üm, hele hele Ege' liyim!" diyen herkes hiç zaman kaybetmeden hemen okumalı. Kurtuluş Savaşı nasıl kazanıldı. Efelerin yardımıyla Aydın yöresinde düşmanın önü nasıl kesildi, nice canlara rağmen kazanıldı okuyup öğrenmeli ve EFE' lerimizin değerini bilmeliyiz.

                Hemen içeriye giriyor ve Müzeyi oda oda dolaşıyor ve fotoğraflıyoruz.

NAZİLLİ BELEDİYESİ ETNOGRAFYA MÜZESİ: Yapı, Nazilli ilçe merkezindedir. Yakın dönemde restorize edilmiş ve Etnografya Müzesi olarak işlev kazanmıştır. İnşaatında taş ve tuğla malzeme kullanılmıştır. Üzeri ise oluklu kiremitle kaplı bir çatı ile örtülüdür. Merdivenle çıkılan girişin alınlık kısmına pencere açılmıştır. Kuzey yönündeki bahçesi sonradan kademelendirilmiştir. Yöre halkınca bir vakitler taksi yazıhanesi, berber dükkânı gibi meslek gruplarının kullandığı belirtilen binanın bodrum katı dikdörtgen şekilli girişi zemin katın iki yönlü merdivenin ortasına yerleştirilmiş, Eyvan biçimindedir. Birinci kata ulaşım görevini gören iki ahşap merdiven, üstte, ortada bir adet ahşap merdivene sahanlıkla bağlanmaktadır. Binanın bütün kapı, pencere ve merdivenleri ahşap işçiliğiyle yapılmış ve süslemelerle bezenmiştir. Eserin kitabesi yoktur. Kaynaklarda 'Demirci Mehmet Efe Oteli' olarak bilindiği, 1952 yılında Ankara Palas adını aldığı yazılır. Yapı, bir dönem karakol, vergi dairesi, olarak da kullanılmıştır. Anadolu' da evlerin yapılarına ilişkin kitabeler bulunabildiği gibi kimi örneklerde tarih ibaresine rastlanmaz. Anadolu'da kalabilen Türk evlerinin çoğunluğu 18. ve 19. Yüzyıllara aittir. Cumhuriyetin ilanından sonra özellikle Batı Anadolu' da Yunanlıların yakıp yıkması sonucu konut yapımı artmış, yanıp yıkılan kentler yeniden imar edilmeye çalışılmıştır. Türk evlerinin/binalarının inşasında gerekli yerli ustalarla birlikte Rum, Ermeni, Macar, Bulgar, İtalyan ustaların da çalıştığı bilinmektedir. Cumhuriyet Döneminin bina yapımlarını 1. ve 2. Ulusal Mimarlık akımları etkilemiştir. 1910 yılından itibaren örneklerini vermeye başlayan Birinci Ulusal Mimarlık Akımı, 1930 yılına kadar etkinliğini sürdürmüştür. Cepheler çoğu kez birbirinden farklı olarak yapılmış, simetrik kütleler vurgulanmıştır. Çıkmalar/cumbalar/balkonlar yapılarda sık kullanılan uygulamalardır. Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde denenmiş değişik formlu kemerler, cephelerde yeni düzenler içinde denenmiştir. Girişlere önem verilmiş, mermer sütunlar, pilastırlar (mimaride duvara yapışık sütun şeklinde kullanılan bir inşaat tekniği), çini panolar madeni malzemelerle zenginleştirilmiştir. 1927 yılından sonra yabancı mimarlar adını ülkemizde duyurmaya başlamış ve Türk mimarlarına sağlanmayan olanaklar kendilerine sağlanmıştır. Nazilli Etnografya Müzesi, sivri, yuvarlak ve basık kemerleri, simetrik cephe düzeni, geniş saçakları, güney cephesindeki giriş düzenlemesi, merdiven uygulaması bakımından 1. Ulusal Mimarlık Akımı içinde inşa edilmiş eserlerdendir. Bina 1923- 1930 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Bu yıllar içinde özellikle Batı Anadolu' da Macar Ustaların çoğunlukla çalıştığı bilinmektedir. Bu nedenle binanın Macar ustaların eseri olduğu düşünülmektedir. Binanın iç duvarlarında Atatürk'ün, Efelerin ve Kurtuluş Savaşı tablolarının yer aldığını önemle belirtmeliyiz. Efelerden; Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe, Kâhya Hasanoğlu Mustafa Efe, Mesutlulu Mestan Efe, Yörük Hacı Halil Efe, Danişmentli İsmail Efe, Mahmut Esat Bey, Saraçoğlu Mehmet Şükrü Bey ve bir grup Efe fotoğrafı: Yağcılarlı Kör Ahmet Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Yörük Ali Efe, Alanlı' dan Çilengir' in Mustafa Efe, Muğla Beyi Hamza Hayati Bey, Gurbetin Ali Efe, Abidin Bekir Efe, Kazık Ahmet Efe, Molla Velioğlu Hasan Efe, Kasap Mehmet Efe, Tombağın Mehmet Efe, İbrahim Çavuş, Ese Efe, Kürt İbrahim Efe, Kabakçı Mestan Efe, Gökçen Efe, Orhaniyeli Kara Durmuş Efe, Taş Kafa Ahmet Efe, Tahtacı Selim Çavuş, Koca Arap Mehmet Efe, Kürt Mehmet Efe. Ayrıca MİLLİ MÜCADELENİN KAHRAMANLARI ( Kara Fatma, Şerife Bacı, Cüce Ayşe, Halime Çavuş, Şekerci Ökkeş, Çuhadar Ali, Bombacı Ahmet)liste halinde duvarda. Tahtacı Selim Çavuş, vücudunda 10'dan fazla makineli tüfek kurşun yarasını ömrü boyunca taşımıştır. Ayrıca Efeler, odalarda balmumu heykeller olarak görüşme/konuşma halinde konumlandırılmışlar.

Araştırmacı İbrahim KİRAZ' ın Arşivinden: "Büyük Millet Meclisi Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti ANKARA/11Haziran 1920: Umum Kumandan Demirci Mehmet Efe Kardeşime. Kahraman efelerinizi size gönderiyorum. Aydın'ın doğru, özlü ve fedakâr evlatları Bolu ve Düzce havalisinde memleketimizi gâvurun esaretine düşürmeye çalışan hainleri pek kahramanca ve fedakarane yok ettiler: Vatanımıza büyük hizmetleri ifa ettiler. Allah iki cihanda aziz etsin, kendilerine ve umum kumandanları olan zat-ı alinize Büyük Millet Meclisinin kalbi ve samimi teşekküratını takdim eder gözlerinizden öperim. Kardeşim efendim. Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Reisi (imza)"  Yazısı da duvarda.

Nazilli'nin bir özelliğini daha belirtmeden geçmeyelim: Ziyaretimiz Perşembe günü idi. Merkez ilçenin pazarıydı. Uzun Çarşı ve çevresi oldukça düzgün ve kalabalıktı. Bizi gezdiren arkadaşlar, "Burada sabah duasından sonra Pazar açılır ve insanlar alış/verişe başlarlar!" Dediler. Anladığımız kadarı ile sadece Nazilli'de değil, çevre ilçelerde de adet böyle imiş. Burada Cuma günü hariç haftanın her günü her mahallede Pazar kuruluyormuş. Ayrıca akşama kadar bizi gezdirip Nazilli'yi tanıtmaya çalışan Belediye Zabıta aracını kullanan Kaptan Halil Bey'e ve Basın sorumlusu Nazan Hanıma tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Sağ olsunlar, var olsuhlar.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI