SİDE ANTİK KENTİ/ANTALYA


                Değerli okuyucular, Side'ye ilk olarak 1977 yılında Isparta'da meslek Yüksek Okulu'nda okurken Serik' li arkadaşın daveti üzerine okul arkadaşlarıyla gidip gezmiştik. 2. Olarak da Milas Lisesi'nde çalışırken(2000'li yıllarda) okul gezisiyle gidip görmüştük. O zamanlar çok daha virane idi. Ancak kıyıda denize girmiştik ve oranın sahilini ve kumunu Patara sahilinin kumu dışında hiçbir yerde görmedim. Şimdi ise aradan bunca yıl geçtikten sonra çok daha güzel olmuş, derlenmiş toparlanmış. Birçok antik yapı ayağa kaldırılmış. Biz size en iyisi orijinalinden: TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI' ndan nakledelim:

SİDE ANTİK KENTİ/ANTALYA: Antik dönemde Pamfilya' nın en önemli kenti olan SİDE,  Antalya'nın 80 km. doğusunda, Manavgat'ın 7 km, güneybatısında bulunan 350-400 metre genişliğinde bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Side, MÖ. VII. YY.' da bir yerleşim yeri olmuştur. MÖ. VI. YY' da tüm Pamfilya ile birlikte LİDYA KRALLIĞI' nın egemenliğine girmiş, Lidya Krallığı' nın 547/46' da yıkılışından sonra Persler' in hâkimiyeti altına girmiştir. Bu devirde özgürlüğünü bir ölçüde koruyan kent, kendi adına sikke basmıştır. Büyük İskender'in Anadolu seferinde (MÖ.334) hiçbir direniş göstermeden kapılarını Makedonya kralına açan SİDE, daha sonraları İskender'in kurduğu büyük sikke basım merkezlerinden biri olmuştur. İskender' in ölümünden sonra Helenistik Dönem krallıkları arasında sürekli el değiştiren Side, MÖ. III. YY. da, önce Ptolemaioslar' ın, MÖ. 215-189 yıllarında da Seleukoslar'ın egemenliği altına girmiştir. Seleukoslar, Romalılar' a karşı açtığı savaşta yenik düşünce MÖ. 188 yılında yapılan APAMEİA BARIŞI' na göre PAMFİLYA ve bu arada SİDE de BERGAMA KRALLIĞI' na verilmiştir. Buna karşın Side, bir süre sonra yeniden bağımsızlığına kavuşmuş ve tarih içerisindeki en parlak devirlerinden birini yaşamıştır. MÖ. 25 yılından sonra Augustus, Pamfilya bölgesini doğrudan kendisine bağlı bir memurun yönettiği eyalet haline getirmiştir. Bundan sonra da Side, Roma'ya bağlı bir eyaletin kentidir. MS. II. VE III. YY. larda parlak bir dönem yaşayan Side, VI. YY. da fakirleşen bir Hristiyan şehri görünümündedir. V. Ve VI. Yy. larda 3. ve son parlak dönemini yaşayan kent, Doğu Pamfilya Metropolitliği'nin başkenti olmuştur. IX. ve X. YY. larda Arap akınlarıyla iyice zayıf düşen kentten Bizans İmparatoru Kostantinos Porfirogennetos (913-959) "De Thematibus" adlı eserinde bir "korsanlar yuvası" olarak söz etmektedir. Arap coğrafyacısı İdris'i ise (1150'ye doğru)Side' yi "Yanık Antalya" olarak adlandırmakta, halkının ise iki günlük mesafede bulunan "Yeni Antalya" dan iskan edilmiş olduğunu aktarmaktadır.

Ticaret ve liman kenti olarak tanınan Side Antik Kenti, kalıntıları üzerinde XX. Yy. başlarında Giritli göçmenler tarafından SELİMİYE KÖYÜ kurulmuştur. Bir yarımada üzerine kurulmuş olan SİDE,  diğer Pamfilya kentlerinde olduğu gibi şehrin ana kapısından başlayan bir anıtsal cadde boyunca uzanmaktadır. Kuzeydoğudaki "Büyük Kapı" dan başlayan ana cadde, Tiyatronun önündeki kavis dışında  hemen hemen düz bir çizgi şeklinde  yarımada boyunca ilerleyerek tapınaklar yakınında büyük bir meydanla sona erer. Kentin 2. Büyük caddesi de "Büyük Kapı" dan kentin güneyine doğru uzanmaktadır. Her iki cadde de sütunlu olup iki tarafında korint başlıklı sütunlu portikler ve bunların gerisinde de bir sıra dükkân vardır."

ANTALYA GEZİ REHBERİ' nden de şu bilgileri özetliyoruz: "Side, Antik dönemde Pamfilye bölgesinin en önemli liman kentidir. Manavgat ilçesinin sahil kesiminde bir yarımada üzerinde kurulmuştur. MÖ. 8. YY. a dayanan bir tarihe sahiptir. NAR anlamına gelen "SİDE" ismini LUVİCE' den almıştır. MÖ. 7. YY. da tüm Pamfilya bölgesi ile birlikte LİDYA KRALLIĞI' nın egemenliğine girmiştir. Bunu Pers ve Büyük İskender egemenlikleri takip etmiştir. MÖ. 78 yılında Romalı konsül PUBLİUS SERVİLİUS' un bölgeyi korsanlardan temizlemesi üzerine Side de Pamfilya' nın diğer kentleri gibi Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır.

Side Antik kentinde günümüze ulaşan görebileceğimiz kalıntılar; şehir surları, şehir kapısı, Nymphaeum, su yolu, sütunlu caddeler, evler, Ticaret agorası, Antik Tiyatro, Agora Hamamı)Side Müzesi), Vespasian Çeşmesi ve anıtsal kapı, Zafer Takı, Dionysos Tapınağı, bazilika, liman hamamı, Apollon Tapınağı, Athena Tapınağı, Güney Bazilikası, Büyük hamam, Devlet Agorası, Vaftizhane, Piskoposluk Sarayı ve Bazilikası, Philippus Attius Sunu' dur. Side Antik Kenti kalıntılarının deniz tarafı üzerinde 1890'lı yallarda Giritli Göçmenler tarafından SELİMİYE KÖYÜ kurulmuştur. Bu gün de kentte yerleşim sürmektedir. Bazı mekânlar antik duvarlara ve zeminlere sahiptir. Side Antik Kentini gezmek ücretsizdir. Side Müzesi, Side Tiyatrosu, ayrı ayrı biletlerle gezilmek üzere ücretlidir. "

SİDE'YE ADINI VEREN NAR EFSANESİ: Efsaneye göre, Side, Anadolu'nun Dağ Tanrısı olan TAUROS' un (TOROSLAR) doğa ve verimlilik tanrıçası olarak bilinen güzel kızıdır. Bir gün Tanrıça Side, kızı ve orman perileriyle (nympha'lar)  birlikte Melas(Manavgat) çayı kenarına gezintiye çıkar. Şarkılar söyleyip danslar ederek eğlendikleri bu büyülü yerde Tanrıça Side, çiçeklerinin güzelliğine dayanamadığı bir ağaçtan kızı için usulca bir dal koparır. Ağaçtan birdenbire kanlar damlamaya başlamasıyla hem korkar hem de çok üzülür. Bu duygular içerisinde kaçmak isterken ayaklarının toprağa doğru çekildiğini ve yavaş yavaş gömüldüğünü fark eder. Bir daha asla kıpırdayamadığı orada gövdesi yavaş yavaş kabuk tutarak bir ağaca dönüşmeye başlar. Side, dal kopardığı ağacın aslında kötülüklerden korunmak için kendisini ağaca dönüştüren bir tanrıça olduğunu anlayarak gözyaşları içerisinde "Bundan böyle kan rengi meyve veren bir ağaç olacağım ben. Kızımı sık sık yanıma getirin, gölgemde oynasın, yanımda dursun. Lakin ona söyleyin bir daha hiçbir ağaçtan çiçek koparmasın ve ağaçlara zarar vermesin!" der. NAR, bütün antik kültürlerde yer alan çok önemli bir meyvedir. Araştırılırsa çok önemli ve ayrıntılı bilgilere ulaşılır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI