BU ÇOCUKLARIN YİTİRİLMESİNDE " DEVLETİN SORUMLULUĞU" NE KADAR?

    Bir devlet anlayışında "FIRATIN  DOĞUSUNDA BİR KOYUN KAYBOLSA SORUMLUSU BENİM "  DİYEBİLEN BİR BAKIŞ AÇISI VARSA elbette başlıktaki sorunun da sorulabilmesi gerekir. Toplum vicdanının aklanması açısından bu çok önemlidir çünkü.. Yitirilen çocuklar önce devletin her türlü güvencesi altındadır devletin adı ne olursa olsun.

   Görünen o ki bozulan ve vicdanları rahatsız eden bir toplumsal psikolojinin baskısı altındayız. Özellikle çocuklara karşı yapılan haksızlıklar ,yanlışlıklar hepimizi derinden yaralamaktadır. Bu da olur mu dedirten örnekler sık sık yinelenmektedir. Bu çok acı ,düşündürücü bir olgudur ne yazık ki..

   Ve ne yazık ki devlet olaya el koymuştur anlayışıyla olayların çözümünü yapmağa çalışıyoruz. BUNDA BAŞARILI  OLABİLİYORMUYUZ ,BİLEMİYORUM..

   Ekranlarda ve gazetelerin ilk sayfalarında izlenen  haberler başarılı olmaktan söz edilemeyeceğini gösteriyor bize..

Sıkça yetkili ağızlardan çıkan "Çocuklar devlet tarafından koruma altına alındı" türünden söylemler kimileri için belki doğru görünebilir ama  gerçekte çok çok geç kalınmış ve çok doğru olmayan bir örnek oluşturmaktadır.

Doğru olmayan gibi duran nedir?

Birtakım olaylardan sonra çocukların devlet tarafından koruma ya alındığı ifadesinin çok doğru bulamıyoruz. Çünkü korumaya alınan çocukların devlet tarafından zaten korunmak zorunda olduklarını biliyoruz. Devlet bunları korumak için, başlarına bir şeylerin gelmesini beklemeden koruma elini uzatmalıydı. Çocukların başlarına bir şey gelmeden korunamıyorsa onun adına devletin koruması diyemeyiz. Çünkü zaten onların korunmasını sağlamak zorundadır devlet.

   Devlet ,sosyal devlet olarak çocukların yaşadığı koşullarda korunmasını sağlamak onlara en uygun yaşam koşullarını sunmak zorundadır. Çocukların korunabilmesi için devletin onların nefes alışlarını bile bilmek ve korumak zorundadır. Hani bir zamanlar bir içişleri bakanımız "solcuların nefes alışlarını bile izliyoruz" demişti ya..

İşte bu gün bırakın solcuların nefes alışlarını çocukların soluklarını izleyin yeter, dememiz gerek..

 İstanbul'da bir  sitede  genç bir baba eşinden ayrılmış olmanın acısını çocuklarından çıkarmaya kalkışmış Üç çocuğunu asarak öldürmüş sonra da kendini. Biri 4 Yaşında, biri 9.biri de 11 yaşında üç çocuğunu.. Buna ne kadar BABA denilebilir bilmem ama bu henüz otuz yaşında  çocuklarına kıyabiliyor. Eşinden ayrılmış olmanın faturasını  o küçücük bedenlere kesiyor.

    Burada şu soru çıkıyor karşımıza: Devlet bu  çocukların bu  ailenin varlından ne kadar haberliydi?

Bu baba  bir işyerinde çalışıyor muş.

Çalıştığı yerde bunun bunalımlarını fark eden olmadı mı?

Devletin bu çocuklardan haberi olsaydı  bunların sonu yine böyle mi olurdu?

Bu çocukların kurtarılması mümkün değil miydi ?

  Daha pek çok soru  mümkün ama bizim değil sorması gerekenlerin bunları sormasını isterdim..

  Komşu ilimizde  bir çocuk acısı yaşandı geçtiğimiz hafta içinde. Bir ailenin 9  aylık,21 aylık ve 5 yaşında üç çocuğu varmış. Komşular  çocuk ağlaması üzerine geldiklerinde acı manzara ile karışılışmışlar. Polisi aramışlar ve polis eşliğinde aramalar yapılınca çocuklardan birinin ölüsü diğerlerinin ağlamaktan bitkin görünüşleriyle karşılaşmışlar. Çocukların anaları sonra  bulunmuş ve tutuklanmış. Ana denilen yaratık uyuşturucu bağımlısı ve iki erkek arkadaşıyla kaşmış. En küçük çocuğun bedeninde sigara söndürülmüş olduğu görülmüş..

YAZARIN DİĞER YAZILARI