UYGARLIKLAR HER KOŞULDA OLUŞMAMIŞTIR

  UYGARLIKLAR HER KOŞULDA OLUŞMAMIŞTIR

 Tarihte büyük uygarlıklardan söz edilir. Çin -Hint uygarlığından başlayarak Mezopotamya, Mısır-GİRİT

 Greek uygarlığı,  Batı uygarlığı olarak sıralanmıştır uygarlıklar tarihinde uygarlıklar. .Buna karşın ise yüzlerce belki binlerce devlet kurulmuş bu süreçte ama bunların çoğunun adını bile bilmiyor insanlar.

Hatta bu devletler arasında belki de onlarca imparatorluk kurulmuş ve yıkılmıştır. Ama bunları asla uygarlık örnekleri arasında görmüyoruz.

Çünkü uygarlık ne egemenlik gücü ile ,ne kuvvetli devlet olmakla ölçülmüyor.

Uygarlığın koşulları toplumların  bilimde, sanatta, hukuk ve felsefede aldıkları mesafelerle ölçülür.

Yani bu alanda  insanlığın geldiği en son gelişmişlik noktasıdır ölçü kabul edilen birilerinin kendilerini uygar saymaları ile uygarlık kazanılmaz.

Önemli olan toplumların zamanın bilimine sanat anlayışına hukuk ve felsefeye katkıları ne olmuştur.   tüm insanlığa bu alanda hangi yenilikleri getirmiştir sorusuna yanıt getiren toplumlar uygar sayılmaktadır.

  Uygarlıklar bir toplumun insanlarının ürünü değildir.

Bir bölgenin birbirleriyle çeşitli ilişkileri bulanan insanların ortak düşünce ve davranışlarıyla ortaya çıkar.

Yani şu toplum ilerlediği için uygar toplum olmuştur demek yerine bölgesel bir gelişmenin ve değişmenin ürünüdür.

Burada elbette bir toplumun öncülüğü vardır ama bu tek başına oradaki uygarlığı yaratmaya yetmez.

Batı uygarlığı dediğimiz zaman batı diye anılan toplumların tümü kastedilir.

Bunlardan birinin değil tümünün ortak kültürleriyle ortaya çıkmıştır bu  uygarlık.

      Bizim bunların arasındaki yerimizin ne olduğunu nasıl göstereceğiz acaba?

Önce bu toplumun bilime bakışı bilim anlayışı yaşamında bilime verdiği önemi görmemiz gerekir.

Yani biz acaba bilime hangi katkı ile, sanata hangi ekol anlayışıyla ,felsefeye ve hukuka hangi bakış açısıyla katkı yaptık?

Yakın geçmişte bir Üniversite görevlisinin şu sözlerini hatırlayan var mı acaba?

Ne demişti bu muhterem?  (..ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, hatta ilkokulu bile bitirememiş, üniversite okumamış cahil insanlardır..)Bu sözleri söyleyen bir üniversite hocasıydı.

Üstelik bu hocamız yönetici durumunda idi.

  Diyelim ki böle düşünmesi dünya görüşü gereği normaldir.

Ancak bu bilim adamını yeni görevine atayanlara ne diyeceğiz?

Demek ki onun düşüncelerini onlar da paylaşıyorlar. Böyle bir anlayışı böyle bir mantığı bilimin kabul etmesi mümkün mü?

  Bu gün dünya çapında bilim insanlarımız var. Bunların hiç birisi cehaleti öven sözde  o rektör yardımcısının görüşlerine katılamaz.

Bu tür kafalarını içinde yer aldığı bir anlayışın uygarlıkta geçerli sayılması mümkün değildir.

Dolayısıyla öteki bilim adamlarımızın üstüne kara gölge düşürüyor bu sözde bilim adamı.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI