OTUZ GÜN

                                                  OTUZ   GÜN

            Zonguldak Ereğli’de oturan sevgili arkadaşım Sedef Güntan, Yılbaşı öncesi yazar arkadaşı Gül Güleryüz’ün yazdığı ‘’ Otuz Gün’’ adlı romanını sağ olsun adresime gönderdi. Okuma sırası yeni geldiği için tanıtımını ancak yapabiliyorum. Yazın daha çok kitap okuyabiliyorum. Kış aylarında beş, altı kitap anca okuyorum. Yazın bu sayı 10’a kadar çıkıyor. Sahilde güneşlenirken kitap okumanın zevki ise bir başka. Tam bir keyif desek yeridir. Bu güzel eseri iki gün içinde okudum bitirdim. Kurgu Kültür Merkezi Yayınları tarafından basımı yapılan bu romanı sizler de okuyunuz, seveceksiniz. Ayşegül—Mehmet aşkıyla kurgusu yapılan bu romanın en can alıcı kısmı; 12 Eylül döneminde cezaevlerinde işkence gören gençlerin, sonraki yaşamlarında hayata uyum sağlayamamaları konu ediliyor. Severek zevkle okudum. Yazarın akıcı dili de kitabın okunmasında fayda sağlıyor. Kitap şöyle başlıyor ; Yeni bir oluşum olan ‘’ Devrim Yolu’’ grubu bir etkinlik düzenlemişti. Toplantının konusu ‘’İşkence’’ydi. 12 Eylül öncesi, sıkıyönetim döneminde ve darbeden sonra işkence görenler, o günlerin izlerini bedenlerinde ve ruhlarında taşıyanlar anılarını paylaşacaklardı bu panelde ve suçluların zaman aşımından faydalanıp ceza almadan kurtulmaması için neler yapılacağı konuşulacaktı. Panel, grubun kiraladığı bir kahvehanede gerçekleşiyordu. Yaklaşık elli kadar insan toplanmıştık.’’  Sonra da toplantı devam ediyor. Başkan kısaca şöyle konuşuyor: ‘’ Arkadaşlar, bildiğiniz gibi 12 Eylül 1980 tarihinde, o zamanki Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Türkiye’deki iç gelişmeleri gerekçe göstererek darbe yaptı. Bu darbe ile meclis kapatıldı, 1961 Anayasası kaldırıldı. Bütün siyasi partilerin mallarına el konuldu. Türkiye’nin üzerinden tam anlamıyla bir silindir gibi geçen bu darbe neticesinde 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı. Bunlardan 18’i sol görüşlü, 8’i sağ görüşlü, 23’ü adli suçlu, 1’i Asala militanıydı. 12 Eylül öncesinde çok sayıda cinayet işlendi, suikast gerçekleştirildi. Bu cinayet ve suikastların çoğunun faili bugün bile bulunamadı. Bulunan ve hapishaneye atılan failler ise, ilginç bir şekilde askeri cezaevlerinden kaçırıldı. Asıl failler kaçırılırken masumlar idam edildi. Hepimizin yakından tanık olduğumuz üzere, cezaevine konulan binlerce insana zulmedildi, yıllarca süren işkenceler uygulandı. İşkence hanelerde insanlık dışı uygulamalara maruz kaldık. Bunu yapanlar askerlerdi ve bunlara emir verenler de en üstteki komutanlardı.’’

            Gül Güleryüz, 1961 yılında Zonguldak’ta doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Karadeniz Ereğli’de tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yabancı Dil Bölümünü bitirdi. Artvin—Borçka, Yalova ve Karadeniz Ereğli’de Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Emekli olduktan sonra Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Yerel gazete ve dergilerde yazıları çıkan yazarın, Otuz Gün ilk romanıdır. İki çocuğu ile birlikte Zeynep ve Salih adında iki torunu vardır.

      Arka kapak yazısıyla kitabın tanıtımını noktalayalım: ‘’ Radyoda oyun havaları başladı. ‘’Şehnaz Longa’’ çalıyordu. ‘’ Kalk oyna!’’ dedim içimdeki hüzne. Nazlandı. Hüzün oynamazmış güya. ‘’Kalk’’ diye ısrar ettim. Gözyaşı da gelirse olur.’’ dedi. ‘’ Kalkın hepiniz!’’ diye bağırdım duygulara. Hüzün, gönülsüz gönülsüz kalktı, arkasından gözyaşı, sonra iç burukluğum, pişmanlığım, kırılmış gururum, zedelenmiş öz güvenim, karşılıksız sevgim, hepsi… Hepsi kalktılar dansa. Sadece vicdan kalkmadı. O hepsine küsmüştü ve tüm acıların hak edildiğini düşünüyordu.

                Otuz Gün’de neler yaşandığını merak ediyorsanız  bu romanı mutlaka okuyunuz…

               

          

YAZARIN DİĞER YAZILARI