YAVAŞ KENTLER (CİTTASLOW) KÖYCEĞİZ VE AKYAKA

               YAVAŞ KENTLER (CİTTASLOW)  KÖYCEĞİZ VE AKYAKA 

Kırsal alandan ya da yöresel küçük kentlerden büyük kentlere gidenler görürler ki insanlar oradan oraya bir koşturmaca içindedirler. Bu koşuşturma ziyaretçilerin adeta başını döndürür; işleri varsa bir an önce bitirip kendi sakin köylerine kasabalarına dönmek için can atarlar.

İşte bu durumu gözlemleyen italyadaki dört küçük kentin belediye başkanları bir araya gelerek 1999 yılında bir birlik oluşturmak istediler ve kökeni İtalyanca Città=kent ve İngilizce Slow=Yavaş kelimelerinin birleşmesiyle türetilen Cittaslow, "Sakin Şehir" anlamındaki sözcüğü kentlerinin adının önüne koymaya karar verdiler.

Birliğe üye olan kentler bu koşuşturmacanın yaşanmayacağı sakin yaşanan kentler olacaklardı. Bu tür yaşamın ne anlama geleceği konusunda da bazı ölçütler (kriterler) konacaktı ortaya. Bu ölçütleri başlangıçta 59 madde olarak belirlediler. Daha sonra 2013'teki toplantıda madde sayısı 70'e çıkacaktı.

Bu hareket tüm dünyada ilgi gördü ve hızla yaygınlaşarak kısa sürede 28 ülkede 182 üyeye ulaştı. Türkiye'mizden de hemen her bölgeden bazıları küçük bazıları orta ölçekli 18 kentimiz bu birlik içinde yer aldı.

İlimizden, Köyceğiz ve Akyaka beldelerimiz de zaman içinde birliğe kabul edildiler.

Nasıl Üye Olunur

Bir kentin Cittaslow olması için Cittaslow felsefesine uygun hareket etmesi, nüfusunun 50.000 altında olması gereklidir. Cittaslow Uluslararası Birliği'ne üye olmak isteyen kentlerin, bir dosya hazırlayarak bu dosyada kentin bu ölçütlere uygunluğunun yanında, uygulayacağı projeleri de birlik merkezine sunması zorunludur. Başvurudan sonra Genel Merkezden ve ülke örgütünden yetkililer başvuran kente giderek puanlama yapmakta geçer puan alanlar birliğe kabul edilmektedir.

Yavaş kentler Türkiye temsilciliğinin internet sayafasında birliğin felsefesi aşağıdaki ifadelerle yer alıyor:

               Cıttaslow Felsefesi

"Küreselleşmenin etkisiyle şehirler hızlı çalışılan, hızlı yaşanılan ve üretmekten çok tüketen, kendi kendine yetmeyen yaşam alanları haline gelmiştir. Kentler, kuruluş amaçları olan insanların bir arada güven içinde yaşadıkları yerler olmaktan çıkmış, insanların daha hızlı hareket etmeleri ve daha hızlı çalışmaları için tasarlanan mekanlara dönüşmüştür. İnsanların birbirlerinin sıcaklığına sığındıkları, sosyalleştikleri, el emeklerini birbirlerine sundukları sosyal korunaklar olmaktan gittikçe uzaklaşan kentler, insanların tüketim için yaşadıkları sahneler halini almıştır.

Yaşamın hızlanması sonucu insanlar daha hızlı yemek yemek, daha hızlı alışveriş yapmak, gidecekleri yere daha hızlı varmak için belli bir tempo içinde koşturup durmaktadırlar. Bu yaşam tarzı bakkallar, manav, terzi gibi küçük esnaf yerine AVM'leri, çocuklarımızın oyun oynayacağı alanlar yerine otoparkları, daha çok park ve yeşil alan yerine geniş otoyolları hayatımıza sokmuştur. İnsanın en önemli değeri olan kısıtlı yaşamını sağlıksız yiyecekler, hava kirliliği, trafik, yalnızlık ve tüketimle harcaması modern yaşamın vazgeçilmezi olarak sunulmuştur. Popüler kültürün de desteklediği hayatı yaşamak için zamanı olmayan, işine arabasıyla hızla giden, oturup kahve içecek bir yarım saati bile olmadığı için yürürken kahvesini içen, yetişmesi gereken bir yerler olduğu için yemekten zevk almak yerine ayakta hızlı bir şekilde 'beslenen' komşularını veya yerel esnafı tanımayan modern insan modelinin sürdürülebilir olmadığı ortadadır."

Ayrıca denilmektedir ki: Cittaslow hareketini harekete geçirenlerin  gerekçelerinden biri de tüketim odaklı hayatın insanlara mutluluk ve huzur getirmediğini görmüş olmalarıdır. Bu nedenle pek çok insan farklı bir yaşam biçimi aramaya girişmiştir.

Cittaslow felsefesini savunanlar; yaşamın, kentsel boyutta yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunmaktadır. Cittaslow hareketi, insanların sosyalleşebilecekleri, birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir bir yaşamdan yanadırlar.

Kendi kendine yetmeyen kentler, gereksinimlerini bırakın yakın çevreyi dünyanın ta öteki ucundan getirterek tüketmekte böylece aynı zamanda hem doğayı hem insanları tüketmektedir. Bu yaşam tarzı modern insanda depresyon, kalp hastalıkları ve kanser gibi birçok hastalığa neden olmasının yanı sıra; kentleri de sürdürülemez hale getirmiştir. Oysa Yavaş kentler; alt yapı sorunları olmayan, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda, teknolojinin sağladığı kolaylıklarından yararlanan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkmıştır.

               Yavaş Şehirlerde; aşırı araç trafiğini kesmek, gürültü kirliliğini en aza indirgemek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak, yerel yemekler yapan lokantaları-yerel ürünler satan dükkanları bu işyerleri için üretim yapan çiftçileri desteklemek AVM kültüründen uzak durmak da önemli hedeflerdir.

         Ula ilçemize bağlı Muğla Merkezin sayfiyesi sayılabilecek Akyaka beldemizin, açık yeşilden koyu laciverte doğru uzanan denizi, plajlara kadar yaklaşan çam ormanları,  Azmak Çayı'nın manzarasının şaşırtıcı görselliği, sakinlik ve huzur dolu yaşamı, nitelikli deniz ürünleri ve yerel lezzetler sunan restoranları ile dinlendirici bir yer olması. Sakin şehir listesinde yer almasının bir raslantı olmadığının kanıtlarıdır. Köyceğiz ilçemiz de benzer özellikleri ile bu sıfatı taşımayı fazlasıyla hak ediyor.

TURGUT DERELİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI