GÜNDEN GÜNE SULARIMIZ ILIDI HANİ NEREDE GÜLMENİN KİLİDİ

GÜNDEN GÜNE SULARIMIZ ILIDI

 HANİ NEREDE GÜLMENİN KİLİDİ

 

 

Bu Bir Gölhisar Türküsüdür. Elmalıyurt (Pırnaz) Köyü ormanlarında oluşmuştur.

Deli poyraz yine sürdü bulutu,
Günden güne sularımız ılıdı,
Hani nerde gülmenin kilidi,
O kilidi açan eller çürümüş.

    Dağlar aştım tepelere yol sandım,
    Çakır diken avuçladım gül sandım,
    Yad ellere sarıldım da sen sandım,
    Çekerim hep ayrılığı seninle.

Karlı dağlar aştım senin aşkından,
Nazlanırsın top zülfün köşkünden,
Söz edersin mezem ile içkimden,
Ölüyorum gel de gör şu halime.

    Sevgili okurlarım, bu türkümüz tahminen 1890 ile 1910 yılları arasında eski ismi Pırnaz şimdiki ismi Elmalıyurt olan Fethiye'nin mezrası, yaylası sayılan Çinli taş, Sarı çayır, Taşyaran, Karamca, Beli gibi yaylaları ve dağları ile Batı Torosların Akdeniz'in Ege Bölgesi ile birleştiği, her tarafı ormanlarla kaplı köyümüzde geçtiği anlatılmaktadır. 
    Ben 1970 ile 1973 yılları arasında bu köyde Orman Memurluğu yaptım. Bu köyümüze eski yıllarda o köyün toprak ağası olan, Kenan Karayiğit isminde Fethiye Göcek'te oturan yaz günleri Dalaman çayının kaynağı sayılan Sarı çayır mevkiinde bir kaç aylık ailesiyle gelir oturur. Pırnaz köylüleri hoşgeldine gidermiş. Benim komşum olan Elmalıyurt köyünün eşraf kişilerinden (1970 yılında bu kişi 74 yaşında idi) Kadir Bilgin ile birlikte Kenan Karayiğit'in yanına gitmiştik. Vardığımızda rahmetli yörenin saz ve söz üstadı Emin Demirayak ile oturur gördük. Biraz hoşbeşden sonra Kenan Karayiğit haydi bakalım üstat şu benim çok sevdiğim uzun havayı söyle de eski günlerimi yaşat dedi. Emin Demirayak yukarıdaki uzun havayı söylemeye başladı. Türkü bittikten sonra, Kenan Karayiğit size bu türkünün hikâyesini anlatayım da dinleyin dedi. 
    İşte türkümüzün hikâyesi "Ben, tahminen 9 yada 10 yaşlarında idim, babamla birlikte Pırnaz yaylasına gelmiştik. Yanımızda Pırnaz köyünden uzaktan akraba olan Kezban diye 16 yaşlarında bir kızımız bize hizmet ediyordu. Fethiye'den bizimle birlikte gelen, Fethiyeli bir ağanın oğlu da vardı. Bekir isimli bu gencimiz Kezban'a aşık olur. Kezban nişanlıdır. Bekir oğlumuz bunun sevdasına düşer, derdinden hastalanır. Yıllar sonra hasta haliyle aynı yere getirilir. Kezban'ı evlenmiş ve ayrılmış görür. Kezban kızımızla ilk defa buluşurlar, ama Bekir görüşecek halde değildir. 
    Eline sazı alır ve Kezban için yazdığı şiiri uzun havaya çevirirken türkünün bitiminde ölür. Mezarını Göcek'e götürme imkânı olmadığında Karumca Belindeki mezarların arasına koyarlar.         Diğer köylülerin bazılarının anlattığına göre, ölüsünün götürüldüğü söyleniyor. 
    Sevgili okurlarım ben bu türküyü yalnız Emin Demirayak söylerken duydum, başka bir yerde duymadım. Emin Demirayak'ın kasetlerinde bu türkümüz şimdi biraz değiştirilmiş olarak okunmaktadır.




 

YAZARIN DİĞER YAZILARI