Ne Olacak?
Arzu KÖK
Japonya'da bilinen ve anlatılan bir hikâye vardır. Şöyle anlatılır:
"İmparator Nintoku, yüksekçe bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Bulutlara doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının fakir düştüğünü ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç bile pişiremediğini anlar. Hemen bir ferman çıkartan Nintoku, halkının üç yıl sadece kendileri için çalışması emrini verir. Sarayda çalışanları dahi evlerine gönderir. Sadece kendileri çalışan halk, üç yılın sonunda fakirlikten kurtulur ve bolluğa kavuşur. Nintoku yine kuleye çıkar, ülkenin her köşesinde ocakların tütmekte olduğunu gökyüzüne yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine büyük bir mutlulukla "Artık zenginiz." der. İmparatoriçe ise üç yıl süren bakımsızlıktan dolayı her köşesi eskiyen, çatısı akan, çiçekleri bile solmuş sarayı göstererek "Sen buna zenginlik mi diyorsun?" der. Nintoku karısına döner ve yüzyıllardır unutulmayan ve unutulmaması gereken o sözü söyler:
"Halkın fakirliği bizim fakirliğimizdir, halkın zenginliği bizim zenginliğimizdir."
Açıkçası hikâyeyi okuduğumda çok etkilendim ve sizlerle paylaşmak istedim. Birileri hep övünür "Biz İslam dinine mensubuz." diye. Ancak İslamiyet der ki "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." Bugün ülkeme bakıyorum da halkın yarısından çoğu yoksullukla boğuşur halde. Hadi konu komşu birbirine yardım ediyor, onu elinden geldiğince dik tutmaya çalışıyor ama onlar da çok iyi durumda değiller ki. Nereye kadar yapabilecekler bunu? Yukarıdaki hikâyede imparator halkı açken rahat uyuyamıyor ve gerekeni yapıyor ama biz ne yapacağız?
İşsizlik aldı yürüdü? İşi olan da yasaklar yüzünden iş yerini açamıyor. Açamadığı gibi kira, vergi gibi borçları dağ gibi büyüyor. Halkın büyük bir kısmı açlık sınırında yaşıyor. Ama benim ülkemde gereksiz ağız dalaşları ve kavgalar dışında yaşanan hiçbir gelişme yok.
Ne olacak bu işin sonu?