VAH SPORUM VAH
Sporda güzellikler olduğu kadar hiç te hoş olmayan ufak tefek çirkinlikler de yaşanıyor.
Nasıl mı?
Bakın anlatayım.
Birçoğunuz biliyorsunuz bir rahatsızlığım var. Kolay ve uzun mesafeler yürüyemiyorum.
Bana önemli konular olduğu zaman bir kuruluşun yetkilisi haber etmem durumunda araçla aldıracaklarını söylemişti.
Geçtiğimiz cuma günü bir futbol turnuvasının toplantısı ve fikstür çekimi vardı. Önce sabahtan bir yetkiliyle, bir başka konuyu görüşürken o yetkili bana “Bugün toplantı var, gelmeyecek misin? dedi.
Bende araç bulmam durumunda gelebileceğimi söyledim ve sorduğum sorunun cevabını alınca görüşme sona erdi.
Daha sonra toplantı saati yaklaşıyor bir başka yetkiliyi aradım ve araç bulunması durumunda gelebileceğimi söyledim. O yetkili ise bana “Kardeşim toplantı başlıyor ben onu bilirim” dedi bunu derken ister gel ister gelme der gibiydi.
Ben kimseden bir şey istemedim ki, bana “Sen haber et biz seni aldırırız” diye söyleyen kendileri.
O yetkilinin bir daha adını bile anmamak üzere ismini rehberimden hemen sildim. Bundan sonra haberlerini kim yaparsa yapsın.
Gelelim ikincisine! Biliyorsunuz daha önce haberini yapmıştık. Muğla’da güzel bir spor organizasyonu vardı.
Organizasyonda Muğla’nın hiç takımı yok ama biz yine de Muğla’nın hatırı için tamam dedik. Geçtiğimiz cuma günü sabah saatlerinde bir yetkiliyle yaptığım telefon görüşmesinde kendisine söz verdiğim için öğle saatlerinde Kışla’ya, spor salonuna gittim.
Ne oldu biliyor musunuz?
İlk önce salona girecek yer bulamadım.
Çünkü VİP ve özürlü girişleri dışarıdan kilitli. Sonunda seyirci girişi alt kısmından girdik. Bir sürü kapılarından geçtik.
Birde şunu söyleyeyim. Devletin spor salonunda bir basketbol takımının levhası var. Tamam, o takım orada maç yapıyor ve çalışıyor olabilir. O takım orada bazen maç yapıyor ve çalışıyor diye o takımın kulübünün oraya levhasını koymaya gerek var mı? Eğer ki kiraladıysa tamam. Kiralamadıysa orada maç yapan orada çalışan kulüplerin de levhalarının da konulması gerekir.
Neyse sonunda maç salonunu bulduk. İçeri girdik. İki takım hazırlık yapıyor belli ki, birazdan maç başlayacak.
İlk girişteki yetkiliyle maçın haberini yazacağımı ve takım kadrolarını istediğimi söyledim. O yetkili beni bir başka masaya yönlendirdi. O yetkiliye giderek önce kendimi tanıtıp takımların isimlerini istediğimi söyledim.
O yetkili de bana isim listesini vermeyeceğini ancak resim çekebileceğimi söylemisin mi?
Al işte kendi memleketinde kendi salonunda elin yabancısı karşısında gördüğün muameleye bak.
Şimdi söyleyin bu zihniyetle spor nasıl ve nereye kadar gider.
İki ilin takımı maç yapmış Muğla ile ilgisi yok. Değişik iki il takımı. Ben onu yazsam ne olur? Yazmasam ne olur?
Sonunda o yetkiliyle küçük bir tartışmadan sonra salondan ayrıldım.
Şimdi birinci konudaki arkadaşa diyorum ki, benim bu konuda seninle işim yok. Çünkü senin başkanın bana “Biz seni aldırırız dediği” zaman sen de oradaydın. Bir de seninle dostluğumuz ve samimiyetimizden dolayı seni aradım. Belli ki seni rahatsız etmişim, seni rahatsız ettiğim için kusura bakma.
İkinci konuya gelince devletin bir tesisinde bir basketbol spor kulübünün levhasının ne işi var. Yoksa orayı kiraya mı verdiniz? Eğer kiraya verdiyseniz bunu nasıl verdiniz. Ben ilk kez görüyorum. Bu konuda kamuoyunun haberdar edilmesi gerekmez miydi? O zaman o salonda maç yapan, o zaman o salonda çalışma yapan tüm kulüplerin levhaları asılması gerekmez mi?
Daha sonra gelelim o yetkiliye. Bu güzel organizasyonun basında istenildiği kadar neden ilgi görmediği belli.
Bunlara ancak “vah sporum vah” denilir.
Bende onu diyorum.