BİR ÖĞRETMEN HİKAYESİ


                Hani ilk tayin olduğun köye

                Bir valizle çıkmıştın yola genç bir öğretmenken,

                Trenden Bulgurlu İstasyonu'nda inmiş,

                Saatlerce yaya olarak o köye doğru yürümüştün.

                Kar vardı yollarda vakit akşamüzeriydi,

                Köye varıp okulun yerini sormuştun muhtardan,

                Lojmanda kaldığın değişik duygulu o ilk geceyi,

                Uzaklardan gelen kurt ulumalarını dinleyerek geçirmiştin.

 

                Öğrenciyi bu köyde tanımış,

                Onlarla ilkokul yıllarını yeniden yaşamış,

                Ezilen köylünün kaderini acılaştıran yazgıyı,

                O insanları dinledikçe daha iyi anlamıştın.

 

                Bu köyü başka köyler izledi öğretmenim,

                Her okulun bahçesine yeni ağaçlar diktin değil mi?

                İyi insan yetiştirmek uğruna çileli bir yaşama,

                Onur adına, şeref adına katlandın değil mi?

 

                Yıllar sana acımasız davrandı biliyorum öğretmenim.

                Aydın olmanın bedelini, haksızlıklar yaşayarak ödedin.

                Sen Cumhuriyet türküsünü öğretirken çocuklara,

                Kıymetimi bilmiyorlar, bilmediler demedin.

 

                Çünkü sen öğretmenim gerçeklerin çocuğuydun,

                Karlı dağ köylerinde tipi vururken cama,

                Gençliğin acısını, yalnızlığın soğukluğunu,

                Ruhunun derinliğinde için için duyandın.

 

                Sen öğretmenim ıssızlığın kardeşiydin,

                Doğduğun topraklardan çok uzaklarda,

                Yaşadığı evreni henüz tanımayanlara,

                Düşlerinde yeni dünyalar kurdurandın.

 

                Sen öğretmenim sen en önemlisi ufuk açandın,

                Küçük dünyalara büyük hayaller aşılarken,

                Yeryüzü coğrafyasına, hayat haritaları çizer,

                Buna rağmen haksızlıklara uğrar, kimi zaman yanardın.

 

                Artık öğretmenim sen şusun sen busun demeyeceğim

                Seni boş abartılarla övmek istemiyor gönlüm.

                Sen farklısın hayal iklimlerinde açan güller gibi,

                Çünkü Cumhuriyet çiçeğinin farklı bir rengisin.

 

                Gün batıyor öğretmenim bir bozkır köyünde,

                Belki emekli olup bu köyden ayrılacaksın.

                Kim hatırlayacak bu köylerde seni kim,

                Gençliğini yutan bu ıssız yerlerde?

 

                Ah öğretmenim ah!

                Senin gibileri anlasaydı bu coğrafya,

                Anlasaydı seni bu yetiştirdiklerin,

                Ne ülken geri kalırdı bugün,

                Ne de sen korkardın savunmaktan doğru bildiklerin.

 

                Ben bunları sana böyle yazmak istemedim öğretmenim,

                İyi şeyler düşledim, böyle yazdırdı duygularım.

                Sen anlattığın nehirler kadar uzun,

                Anlattığın yüce dağlar kadar yüksektin

                Ama ben biliyorum tam anlatamadım seni,

                Affet beni öğretmenim affet beni!.."

                                              24 Kasım 1997-Muğla

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI