DİVAN ŞİİRİ VE ŞAİRLERİ HAKKINDA-II-
Divan şiiri, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde uzun asırlar devam etmiş kendine özgü kuralları içinde varlığını sürdürmüştür. Dilinin ağırlığı, sanatlı olması ve belirli kalıpların dışına çıkmayan tarzıyla klasik görülmüştür. Tarihi özelliği olmayanların ve mesnevi olarak yazılanlar hariç diğerlerinin hemen hemen ne okuru ne de merak edeni vardır. Mesneviler ise ancak dili Türkçeleştirilirse ve aşk hikayesi anlattıkları için ilgi çekmişlerdir.
Edebi metinlerinin, bilhassa şiirlerinin farklı düşler kurdurma özellikleri vardır. Bazı şiirlerin düşünce yönü ağır basar, Hayal bir dünyayı anlatsalar da onlara bağlı veya ayrı hayaller kurdururlar. Zaman içinde yaşanmış düş kırıklıkları, farklı acılar, üzüntüler ve kaybettiklerinin bıraktığı boşluğun yalnızlıkları, o anlatımlar içinde çok az yer alır. Günümüz şairleri bir şeyler söylerken, divan şairleri hiçbir şey söylemek niyetinde değil gibidirler. Evet, onlar da bir şeyler söylemişlerdir, ama söyledikleri hayata dair değildir. Bu konuyu şöyle açayım Divan şairlerinde hayatın kendisi yoktur. Bazı görüntüler ve hayal edilenler ki onlarda belirli nesnelerdir, onun dışındakileri arayamazsın dizelerinde. Şiirleri insanları içine almaz,
Büyük yalnızlıklar, yokluklar, yoksul yaşantıları girmez onların şiirlerine. Sosyal ve siyasal yaşam anlatımlarının yanından dahi geçmez. Savaşlar bazı beyitlerde yer alsa da yıkımlar, çekilen acılar verilmez. Her türlü pisliğin kirlettiği insan dünyaları, bu insanların kirlettiği coğrafya sorunları olarak ele alınmaz. Dünyayı anlama ve anlatmayı farklı bir yermiş gibi anlatırlar, süslerler anlatımlarını, görmezden gelirler, çevresinde yaşayan insanları, gelişen olayları, hiçbir şey yok, hiçbir şey olmuyor gibi verirler, yani anlatılanların hayatın gerçekleriyle bir ilişkisi yoktur.
Bakın Osmanlı imparatorluğunda Celali ayaklanmaları oldu, Suhte kalkışmaları yaşandı, uzun yıllar köyleri eşkıyalar bastı, insanların hayatını zehir ettiler, hani bunları aldılar mı şiirlerine? Yoksa bu olanlardan haberleri mi yoktu? Gördüler ve duydular, ama dilsiz bir insan gibi baktılar gelişmelere, bazıları ise yaşananlara şöyle bir değinip geçti. Pek az Divan şairi ülkede yaşanmış gelişmelere yer verdi, o da anlattıklarıyla şaşırttı çevresini, ya sürüldü ya da idam edildi. Taşlıcalı Yahya ve Nef'i bunlara örnek isimler değil mi?
Bazıları destan yazdı, ağıt(mersiye) yazdı, ama anlayabilirsen anla. Onların yazdıklarında, hep önemli insanlar, önemli şehirler yer aldı. Anadolu insanı ve köyü, köylüsü giremedi yazdıklarına. Hiç merak ettiler mi bu kesimleri? Nasıl yaşarlar, ne yer içerler? Yok farz ettiler bu kesimleri. Çaresizlik içinde kıvranan insanın psikolojisini bilmezler. Çaresizlik içinde yaşayan insanların durumlarına yer vermezler, doğa onlarda bir dekor, kızlar hep güzel, memleket gülük gülistanlıktır, yani, dokunmak istemezler zülfiyare.
Kısaca Divan Şairleri, padişahlığın politikasına uygun, onların çizdiği yolda eserler veren şairlerdir. Zaten çoğu ya sarayda, ya devlette görev yapmış, bir devlet yetkilisinin divan katipliğinde bulunmuştur. Padişahları, sadrazamları, vezirleri ve şehzadeleri övmüş, karşılığındı onlardan para yardımı görmüşlerdir. Bazıları saray tarafından korunup kollanmış, bazısı ise gereken ilgili görememiştir. İltifat görenler, kendilerini koruyup kollayan yetkili öldüğünde, ona mersiyeler yazmış. değeri bilinmeyenler ise, kendisine değer verilmediğinin nükteli beyitlerini yazmışlardır. Sosyal ve siyasal konuları işleyen şiirleri azdır, ekonomik kaygılarla ilgilenmezler, sevgilileri hayali, bazılarının yazdıkları dini içerikli, bazılarının ki ise din dışıdır. Bu saydığım özelliklere sahip oldukları için zamanı aşıp çağlar ötesine kalabilen eserler değillerdir. Günümüzde okullarda zorunlu olarak okutulmasa, kimsenin arayacağı yoktur. Bu nedenle geçmişte nasıl belirli bir çevre içinde kalmışsa, günümüzde de akademik çevrenin araştırma yapmak amacıyla ilgilendiği bir sahadır. Görüyoruz ki bir zamanların çok önemli şairlerinden olan Baki, Nef'i, Nedim, Fuzuli gibi şairler, günümüzde yok denecek bir konumdadır. Bunları bu hale getiren, kullandıkları dil ve işledikleri konulardır. Bu şairlerin yazdıkları şiirlerin dili bugün anlaşılabilseydi ve konuları günümüz yaşantısıyla ilişkili bulunsaydı, bu şairler daha bir büyür ve örnek alınan şair ve yazarlar olurlardı, ama onlar bu Divan şiiri üslubunu kullanarak bu şanslarını kaybetmişlerdir.