Edebiyatçı- Yazar: Ömer Kamil Yılmaz
Türk tarihinde öyle gelişmeler olmuştur ki, yaşanmış olayları okuduğumuzda, büyük devlet adamlarının, sultanların böyle hatalar da yapar mı diyesi geliyor insanın. On altı tane Türk devleti kurduğumuzla haklı olarak övünürüz, ama neden on beş tanesini yıktığımızdan söz etmiyoruz? Çünkü her kuruluşun bir öncesi mevcuttur. Türk devletlerinin yıkılış hikayelerine baktığımızda, etkili olan aksaklığın, eğitim kurumlarına gereken önemin verilmemesinden geldiğini görüyoruz. Çünkü iyi eğitimli, tarih bilinci almış bir yönetim aklı, asla devleti felaketlere sürükleyecek adımlar atmaz ve kararlar almaz. Tanzimat edebiyatımızın güçlü kalemlerinden Ziya Paşa döneminin eğitimindeki aksaklıkları gördüğü için şu görüşleri yazmak zorunda kalmıştır.
"Eğitim, toplumsal değerlerle bütünleşmeli, eğitimde doğru yöntemler kullanılmalıdır. Eğitimciler kendilerini iyi yetiştirmeli, eğitimin kazandırdığı kültür ise milli olmalıdır. Medeniyet uluslararası özellik taşıyabilir. Eğitimde aile büyük öneme sahiptir. Bu noktada aileye önem verilmeli, eğitimde sadece korku değil, sevgi egemen olmalıdır. Değerlere ve değerler eğitimine önem verilmeli, gazeteler de insanların eğitiminde etkin kullanılmalıdır."
Veda Yar Yıldırım- Eğitim ve İnsan Bilimler Der. 2020
Mehmet Akif Ersoy da öğretmenlikle ilgili kendi anlayışına uygun şu görüşlerle olaya katkı yapmıştır.
" Cehalet, en büyük düşmandır. Eğitim ve öğretim bir milletin vazgeçilmezidir. İnsanlar sadece bir güne değil, geleceğe göre de yetiştirilmelidir. Eğitimde başarılı ülkeler örnek alınmalıdır, Muallimler, imanlı, vicdanlı, edepli ve işin uzmanı olmalıdırlar. Muallim, mesleğini sanat duyarlılığında görmeli, yaşamalı, çağın ilimlerini öğretmeli, kutsal değerlere hürmet etmelidir." a,g, dergi
Cumhuriyetin ilk birkaç kuşağı eğitimin bütün zorluklarını çekmiş kuşaklardır. Osmanlı döneminde ise eğitim ordusu içinde yer alanların öğretmenlik kariyerleri yok gibi değerlendirilmiştir. Öğretmenliğin bir meslek olduğu ancak Cumhuriyete yakın tarihlerde kabul görmeye başlamıştır. Galatasaray Lisesini birincilikle bitiren ve aynı okulda müdürlük yapmış olan Tevfik Fikret okuduğu okul dönemindeki imkansızlıklara şöyle yer vermiş, kendisinden önce eğitim alanların ise daha bir imkansızlık içinde olduklarına işaret etmiştir.
Tahta rahle hep mükemmel
Hiçbiri yoktu evvel
Hasırlarda sürünürdük
Evlere hep cahil döndük
Bizlere nispet bugün birer
Küçük alimsiniz sizler
Okuyunuz, okuyanlar.
İnsanlık tarihi, kainatı keşfetme, onun sırlarını çözme, geldiği evren içinde yaşayabilmeyi başarma mücadelesiyle doludur. Tabii ki insanoğlunun bütün uğraşlarına rağmen verdiği mücadelede başarılı olamadığı iki önemli yapı vardır. Biri. Zamanı durdurma gücünün olmaması. İkincisi: Zamana paralel yaşlanmayı önleyememesi, dolayısıyla ölümsüz olmayı başaramamasıdır. Bunun dışındaki kainattaki birçok şeyi çözmüş ve de çözmeye devam etmektedir. Kainatın sırlarını ve her türlü özelliğini çözmek, araştırmadan, çalışmadan, uğraş vermeden olacak iş değildir. Bu uğraşı da okumuş iyi eğitim almış insanların buluşlarının açtığı yolda ilerlemek sağlamıştır. Eğitimsiz bir insandan, uzay araçlarını, yapay zeka robotları, atom denizaltılarını yapmasını bekleyebilir miyiz? Bütün önemli buluşlar ve kainatın sırlarını çözen gelişmeler, eğitimin ve bu okullarda eğitim görmüş insanların eseridir. Onun için dinimiz " Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?" derken bu noktanın altını önemle çizmiştir. Günümüzde ABD ve Avrupa ülkelerini üstün kılan, insanlarının yapısı değildir, aldıkları eğitimin getirdiği seviyedir. Biz de eğitimimize önem verir, kaliteli ve donanımlı eğitim kurumlarına sahip olursak, dünyanın güçlü milletleri arasına girebilir, hem de örnek alınan bir ülke konumuna gelebiliriz. Gençlerimiz aydınlık bir geleceği Amerika, Avrupa üniversitelerinde aramaz, bizim okullarımızda da o insanlar okumak için sıraya girerler. Bunun için eğitimin ve eğitimcilerin değerini iyi anlayalım ve ona göre bu yapıya bakalım, o zaman farklı ve gelişmiş ülkenin, yani ülkemizin hayallerini gerçekleştirmek çok daha kolay olacaktır.