Edebiyatçı-Yazar. Ömer Kamil Yılmaz
Muğla Kız Öğretmen Okulu Cumhuriyet Meydanı'nın güney tarafında Marmaris yolu üzerindedir. Önünde güzel bir bahçesi vardır(günümüzde okul bahçesi halka açık park olarak kullanılmaktadır.).Öğretmen okulunun faaliyette olduğu yıllarda, okul yatılı olduğu için alınan kız öğrencilerin yatacakları yatakhaneleri, okul bünyesindedir. Okulun mutfağı ve yemekhanesi ve banyo sistemi mevcuttur. Bugünkü Atatürk Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi'nin (eski adıyla Otelcilik Turizm Meslek Lisesi) yerinde faaliyet göstermiştir. Günümüzde o okul öğrencilerinin diktiği bazı ağaçlar hala okul bahçesinde varlıklarını sürdürmektedir. Güney tarafından geçen derenin üstü ise kapatılmış, okulun güney alt yanına Muğla Öğretmenevi açılmıştır. Bu noktada şunun da altını çizeyim ki, Öğretmenevi yapılması kararı alındığında, binanın yapılacağı yerde bulunan öğretmen okulu öğrencilerinin diktiği ağaçlar kesilmiş, Muğla halkı bu kesime karşı çıkmasına rağmen, Öğretmenevinin yapımı gerçekleştirilmiştir.
Ben Muğla'ya 1982 senesinde öğretmen olarak atanıp geldiğim zaman, öğretmen okulunun yerinde görev yapan iki yıllık Muğla Eğitim Enstitüsü kapatılmıştı. Manisa Demirci'ye okul nakledilmişti. (Başbakan Turgut Özal'a suikast girişiminde bulunmuş olan Kartal Demirağ, Muğla'daki iki yıllık Eğitim Enstitüsü'nden mezundur.)
Benim daha sonraki yıllarda, Muğla Öğretmen Okulu'ndan mezun bay ve bayan öğretmeleri tanıma imkanım oldu. Bunlardan 1971-1972 mezunlarından Mehmet Eroğlu isimli öğretmen arkadaşımız, okulla ilgili şöyle bir anısını benimle paylaşmıştır.
"Okulda ders gördüğümüz sınıfta tek tek otururduk, bu da oturup, kalkmakta ve öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalktığımızda, sınıfta gürültüye sebebiyet vermekteydi. Bazı öğretmenler bu gürültüye sinirlenirlerdi. Sinop'tan okulumuza atamayla gelen Meslek Dersleri öğretmenimiz vardı. Mustafa Atasoy, bu öğretmen Meslek Dersleri öğretmeniydi ve ilk derse girdiğinde ayağı kalktığımızda sıraların oluşturduğu bu gürültüyü işitti, ama sesini çıkarmadı daha sonraki derslerde:
-Gençler bu gürültü neden kaynaklanıyor, buna bir çare bulamaz mıyız? Diye ses tonunu yükseltmeden ve yumuşak bir konuşmayla durumu sorup, anlamaya çalıştı. O günden sonra sınıftaki bütün arkadaşlar oturdukları yerden düzgün şekilde kalkıp, oturmaya dikkat edince, sınıfta bu gürültü kesilmiş oldu. Yani şunu anlatmak istiyorum. Öğretmenimiz bu sorunu bağırıp, çağırıp, bizleri tokatlayarak çözmedi. Tatlı dille ve bir eğitimciye yakışan örnek bir tavrıyla çözdü. Bu nokta benim için çok önemli olmuştur, bilgisini vermiştir."
Türk eğitim sistemi Osmanlı döneminde uzun yıllar baskı ve dayağa dayalı olarak uygulandığı için, öğrenci velileri okula çocuğunu yazdırdıklarında öğretmene:" eti senin kemiği benim" diyerek çocuğunu teslim etmiştir. Yine Osmanlı döneminde öğrencilerin falakaya yatırıldıklarını biliyoruz. Falaka olayı Cumhuriyet'le ortadan kaldırılsa da, okullardaki baskı ve dayak olayları uzun yıllar sürmüştür. 2000'li yıllardan sonra öğretmen, öğrenci ilişkisi daha iyi bir nokta gelmiştir. Yukarıdaki örnekte öğretmenin öğrencilerine yaklaşımı, o yıllarda bu bakımdan etkili olmuş ve öğrencisinin hafızasında iyi bir anı olarak kalmıştır.
Eğitim, okullarda sadece bilgi vermez, kişilerin yeteneklerini ortaya çıkarır, dünyayı tanımasını sağlar ve hayata donanımlı atılmasına katkı verir. Unutmayalım ki asırlarca ihmal edilmiş bir ülke çocuklarıyız. Birçok şeyi okullarda gördük ve öğrendik. Demokratik bir toplumda yaşamanın artılarını anladık. Bilimsel ve özgürlükçü bir eğitim olmazsa, ilerleyemeyeceğini gördük. Onun için bütün okulların anası olan Öğretmen okulları çok önemlidir. Çünkü farklı okullarda ders verecek öğretmenler, devlette hizmet alan her türlü elemanlar, öğretmenlerin bilgileriyle yetişip, hayata atılmıştır. Gerek Köy Enstitüleri gerekse Öğretmen Okulları çok nitelikli öğrenciler yetiştirmiştir. Bu okullardan mezun çok sayıda yazar, ressam, sanat ve bilim adamı yetişmiş ve ülkemize önemli katkılar sunuşlardır. Köy hayatını anlatan eserleri dışında, çok sayıda öğretmen zor koşullarda, ama özveriyle yurdumuzun çok uzak ve ücra köşelerinde görev yapmış, ülke çocuklarının okumalarına katkılar sunmuşlardır. Unutulmamalı ki köylerde gezici ebe ve sağlık memurları (bunlar da belirli zamanlarda köylere giderlerdi) görevleri icabı uğrayan jandarmalar dışında, köylerde tek kalan devlet memurları öğretmenler olmuştur. Onun için yaptıkları hizmet ve verdikleri eğitim oldukça kutsal ve değerlidir.