Bir Muğla Ermişi
ÜNAL TÜRKEŞ
"Şu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi"
(Yunus Emre)
30 yılı aşkın Üniversite Öğretim üyelimi deneyimime dayanarak söylüyorum:
"Gencin ileride ne olup ne olamayacağı, öğrenciliğinden belli olur."
Sayısız diyecek kadar çok öğrencide tanık oldum buna.
Bizzat kendisine "Sen iyi gazeteci olacaksın", "senden çok iyi bir turist rehberi olur", "sen günün birinde başarılı bir spiker veya sunucu olacaksın" dediğim gençler beni pek yanıltmadı.
Bir de şöyle bir oyun Aş oynardım ilk derslerden birinde:
-Bu sınıfta dört harika çocuk varmış; kim olduklarım ben de merak ediyorum.
Bir yarış başlardı sınıfta, bu dörtlü içinde yar almak için... Ünal'ın da, üniversitede okurken ne başarılı bir araştırmacı olacağı belli imiş. Onun, "Toplum Yapısı Araştırmaları" konulu mezuniyet etüdü, bırakın yüksek lisansı, doktora düzeyinde. Nitekim hala bu araştırmanın üzerine çıkılabilmiş değildir. Eh, ne de olsa, Atatürk öğretmeni Hüsnü Türkeş'in oğlu idi o.
Yerkesik'li Ünal, pek ala üniversitede kalıp, kariyer basamaklarını yıl kaybetmeden tırmanabilirdi. Ama o,yoğrulduğu topraklara yoğunlaşmayı yeğledi.
Önceleri, görev yaptığı her yeri (Kuşadası, Burhaniye Ören) turizm de şahlandıran, Muğla'nın "Turizm Şovalyesi Valisi" Özer Türk'le birlikte Muğla turizmine emek verdi. Bugün Türkiye'ye örnek teşkil eden AKTUR Bodrum ve Datça tatil köyleri, onların ellerinde yükseldi.
Muğla çocuğu Ünal Türkeş, kabuğuna sığmıyordu.
Doğadan, üniversiteden aldıklarını, halkla paylaşmalıydı. Bunun en kestirme ve geçerli yolu yaygın eğitim; bunun en etkili kitle iletişim aracı gazetecilikti.
Muğla buna çok uygun ortamdı ve hazır “DEVRİM” Gazetesi vardı.
Bizim Ünal, eşi Melda'nın da lojistik desteği ile, eğitimci yapısına her geçen gün yeni tuğlalar ekledi.
Bu eylemi sırasında hak ettiği sıfatlar saymakla bitecek gibi değildi:
Yönetici, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni, başyazar, Muğla uzman doktoru, Muğla'nın belleği, Muğla Akademisi ve daha neler ..
Benim Muğla'da ikmal ettiğim ortaokul öğrenciliğim sırasında genel geçer bir halk sözü vardı:
"İzmir yıkılsa Muğla yapar,
Muğla yıkılsa İzmir yapamaz!."
Dünyaca ünlü Hamursuz dağı kireçleri dolayısıyla ortaya çıkmıştı.
Bu özdeyiş, Muğla evladı Ünal Türkeş için de şöyle denirdi:
“Muğla tarihi silinse, Ünal Türkeş aklından yazdırır."
Ben bizzat, kendi seceresini (soy kütüğünü) bizim Ünal'a sorup öğrenen insanlara rastladım.
Ben onun eylemini yüceltirken, o benim eylem ve erdemimi göklere çıkarırdı.
Onda hiç de, "bana da versene" diyen kedi veya çocuk bencilliğini görmedim.
Nitekim, RGB Film Yapım başkanı Ali Murat Günay'ın ürettiği “Ben Kitaplarımla Yaşadım" belgeselimin başat konuşmacılarından biri o idi. Daha önce de Devrim'de benim hakkımda övgüleme satırları döktüren Ünal'ın belgeseli, benim gözlerimi yaşartmıştı. Herhalde kendisi, bu konuşmanın, kendisinin kayda geçen son beyanları olduğunu bilmiyordu. Ali Murat bu suretle, Ünal'ın son sözlerini belgeye almış oluyordu.
Benim okurlarım, Ünal Türkeş'in dostları, bu yazı vesilesiyle size bir gözlemimi iletmek istiyorum:
Bilirsiniz; bazı ağaçlar, kuruyacağına yakın, olanca gücünü meyveye verir.
Bakarsınız, ağacın yaprağı kalmamış, dalları meyveye kesmiştir.
Ağaç, ertesi bahara sağ çıkmaz!
Sanki böylece ağaç; geride olabileceği kadar tohum bırakmak istemiştir.
İnsanda da gözlenir bu olgu. Anımsayan vardır: Şair Prof. Cazkırlar'lı Ayhan Çıkın, ömrünün son zamanlarında olağanüstü çabayla yeni eserler vermeye gayret etti.
Bildiklerini yanında götürmek istemediğini belirtircesine...
Bizim Ünal da -özellikle değerli eşi Melda'yı dönülmez yolculuğa uğurladıktan sonra yaşamı sürdürmeyi ummaz ve istemez gibi olmuştu.
Kardeşim kadar yakınsadığım İnci-Turgay Mutlu'nun oğullarının düğününe yalın gömlek gelmişti Ünal. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura aldırış etmiyor; Menteşe'nin mahir belediye başkanı Bahattin Gümüş'ün ısrarına karşın, eve yaya olarak dönmek istiyordu.
Son zamanlarda tüm enerjisini, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Osman Gürün’ün büyük bir vefa göstergesi olarak, kurmaya karar verdiği "Ünal Türkeş Kütüphanesi", bizim Ünal'ın bir idealinin gerçekleşmesi demekti. Ünal, mesaisinin büyük bir bölümünü, bu irfan ve ülkü mabedine son şeklini vermeye çalışmakla geçirdi.
Ünal Türkeş, hakkında yazı değil, kitap yazılacak bir bilim ve sevgi insanı idi.
Hani derler ya:
-Ya kitap yaz ya da kitabı yazılacak işler yap...
Hemşehrim, dostum, ülküdaşım Ünal Türkeş, bunun her ikisini de becerebilmiş nadir ve şansını kendisi yaratmış insanlardan biri idi.
Öbür dünyada sevgi değer eşi Melda ile buluşmuş; orayı da ışıtmaya çalışmaktadır…
Şavkı vursun geceye!...