GİDERİM VAN'A DOĞRU

GİDERİM VAN'A DOĞRU

 

Giderem Van'a doğri

Yolum  İran'a doğri

Kes başım kanım aksın

Kadir bile de  doğru

 

Hu meni hurda meni

Koydun çukurda  meni

Sadıklığın  bu muydu

Yedirdin kurda meni

(Türkü,  Derlemen Muharrem AKKUŞ)

 

 

Yıl 1975. Türkiye'de Radyoculuğun altın yılları. Sinemanın çılgın dahisi Woody Allen'in  söylemiyle  "Radio Days."

İzmir'de TRT Eğitim Yayınları  Müdürüyüm.  Ankara'daki Koordinasyon (eşgüdüm)   toplantısında,  67  ilimizi ve    Kıbrıs'ı  anlatan  program dizisi hazırlanması kararlaştırıldı.    Ben,  elimi çabuk tutup,   iyi bildiğimi sandıklarımla,   tanımak  istediğim illerin  programlarını üretmeye  talip  oldum.

Bu bağlamda  Muğla,  Antalya,   Trabzon,   Hakkari,   Adıyaman,   Kıbrıs, Gaziantep,  Van  programlarını  hazırlıyorum.

Van programı araştırmaları kapsamında Erciş'teyiz. TRT'ci; olduğumuzu öğrenen birisi çıkışıyor bize:

-5iz  niye  halâ  TRT'yi  kapatmıyorsunuz?

-Atakan  Çelik ayrıldıktan sonra TRT'nin ne lüzumu var?

Hemen tüm Türk halkı   gibi,   Erciş'li   için  de  radyo demek,   türkü demek. 

Burası, halk edebiyatımızın  iki emrah'ından daha eskisi ve  birçok kişiye  göre daha usta olanın şehri.

 

Bugün ben bir  güzel  gördüm

Bakar Cennet sarayından

Kamaştı  gözümün nuru

Onun hüsnü cemalinden

 

Salındı bahçeye girdi

Çiçekler selam durdu

Mor menevşe boyun eğdi

Gül  kızardı  hicabından

 

Bahçenin kapısın açtım

Sanırsın Cennet'e düştüm

Öptüm sevdim helallaştım

Buse  aldım yanağından

 

Bahçenin kapısı  güldür

Dalında öten  bülbüldür

EMRAH bir edna (pek aşağı)  kuldur

Bağışla geç günahından

               ***

Erciş'te  bir  kamu bankasında hizmetli olan Aşık Emin Tellioğlu, hemşehrisi Emrah'ın 350 kadar deyişini ezbere  biliyor,   çalıp çığırıyor.  Üstelik,   öyküleriyle  birlikte:

Emrah, Bey kızı Selvi'yi görür görmez içinde yangın çıkmış; sevdalı  değil,   kara sevdalı  olmuştu.

0 sıralarda, İran'ın namlı  hükümdarı Şah Abbas,  Van'ı  kuşattı. İlk    olarak şehrin dışında bir bağ  tesis etti.  Kuşatma yıllarca sürdüğü halde,   şehir düşmüyordu.  Dediler  ki o zamanın bilgilileri:

-Sen  bu sevdadan vaz geç Şah'ım.  Orada Abdurrahman  Gazi  olduğu

sürece,   sen Van'ı  almak değil,  duvarından bir taş  koparamazsın. Yedi yılın sonunda,   bu evliyanın erlik gücünü sınamaya  karar verdi.   Bir  köpeği  kızartıp,   pilav dolu altın tepsiyle  ona gönderdi. Abdurrahman  Gazi durumu anlayıp,   getirenlere  geri götürmelerini istedi.  Onların davranmadığını görünce,   "ben  göndermesini bilirim"  diyerek buyurdu:

-it ,kalk sahibine  git!

Kızartılmış  köpek canlandı;   kuyruğunu arka  bacakları  arasına  kıstırarak  geldiği yere  seyirtti.  Buna tanık  olan  İran  Hünkarı:

-Ko desinler  "Şah Abbas'ın  bağı var"  diyerek,   ülkesine  döndü.  Ama nasıl?

 Emrah'ın  sevdiceni  Selvi Han'ı  da  alarak...

Ay ayları,   yıl yılları  kovaladı.  Emrah'ın ölüm döşeğinde  olduğunu haber alan  Selvi Sultan,  ona son bir kez  görünmek istedi.   Şah, Emrah'ın  âşıklık derecesini tartmak  için yolda dağılan  kar,   bahçelerden ayva nar alarak,  Selvi ile Erciş'e  geldi.

Sevdiceninin  geldiğini sezen Emrah,   sazını  aldı,   son  sözlerini söyledi.  Görelim sevgili  okurlar,  Erciş'li Emrah ne söyledi:

Yar senin elinden hastayım hasta

Hastayı  görmeye  yâr safa  geldin

Elinde  ayvası  koynunda narı

Canımın cananı yâr safa  geldin

 

Yâr senin  kaşların  kemanın bendi

Melekler bürümüş  Huridir  kendi

Bir su ver içeyim yüreğim yandı

Bulgar dağından  kar safa  geldin

 

Eskiden  görürdüm haftada  ayda

Artık bundan sonra geldin ne fayda

Azrail  göğsümde canım hayhayda

Gözyaşı  dökmeye yâr safa  geldin

 

Emrah'ın sevdiği Selvi sen misin

Sağ eli göğsümde  gezdiren misin

Ağır cenazemi götüren misin

Namazım kılmaya yâr safa  geldin..

***

Türk halk edebiyatının şaheserlerinden  "Emrah ile  Selvi Han" öyküsünün sonunu yazmama  gerek var mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI