ÖYKÜ

ÖYKÜ

-Gülseren Acar’ gile ,  sevgimle

HİKAYE'den

"Senin dudakların pembe

Ellerin beyaz

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz!

 

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu.

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz.

***

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!

Benim doğduğum köyler de güzeldi

Sen de anlat doğduğun yerleri,

 Anlat biraz!"

(Cahit Külebi)

***

Emeritüs (ünvanını muhafaza eden emekli) Profesör olunca, çalışma odamı evimin dışına taşıdım. Konak'ta edindiğim avuç içi kadar  ofisimin kapısına "Yazı Evi" tabelası astım.  Çaycıdan komşu

bürolardakileri, postacıdan maliye memurlarına kadar çoğu kişi, bunun ne olduğunu soruyordu. Doğrusu, bunun bu denli merak edileceğini düşünmemiştim.      

Bir gün, kelli felli, güleç yüzlü bir zat, tıklattı kapım başını uzatıp sordu:

-Bağışlayın;  kapıda "Şadan Gökovalı" yazıyor,  o siz misiniz?

-Evet!

-O meşhur Gökovalı mı?

-Meşhur olup olmadığımı ben bilemem ama, adım Şadan, soyadım Gökovalı.

-Ben de  İhsan Akay. Emekli Büyükelçi,dedi.

Hadi şansını dene. Eğer bilirsen, doktorun vereceği ödülü kırışırsın, fena mı?

Muhtaç  arkadaş gitmeye davranırken şunları söyledi:

-Bunu anlamayacak ne var?

Sol gözün taş. Ben hali pür melalimi anlatırken,  o gözün yaşardı da,   öbürü    oralı bile olmadı.

Duayen bir diplomat olduğu kadar çok başarılı bir çevirmen  olan  İhsan Akay'la; Dünya ve Türk öykücülüğünden,  günümüzde öykü sanatının  geldiği noktadan söz ettik. Boccacio'yu, Borges'i,  Marquez'i,  Samed Behrengi'yi,  Ömer Seyfettin'i,  Sait Faik'i,  benim ilgim dolayısıyla Halikarnas Balıkçısı' nı,  Nezihe Meriç'i,  Sabahattin Ali'yi Feyza Hepçilingirler'i andık sevgi ve hayranlıkla... Sonra da sohbeti, şiire bağladık:

GİZLİ SEVDA

"Hani bir sevgilin vardı

Yedi sekiz sene önce,

Dün yolda rasladım

Sevindi beni görünce.

 

Sokakta ayaküstü

Konuştuk ordan burdan.

Evlenmiş,  çocukları olmuş

Bir kız,  bir oğlan.

 

Seni sordu,

Hiç değişmedi,  dedim,

Bildiğin gibi...

Anlıyordu.

 

Mesutmuş, kocasını seviyormuş,

Kendilerininmiş evleri.

Bir suçlu gibi ezik,

Saba selam söyledi.

(Behçet Necatigil)

 

-Hani şu, Dino Buzzati'nin "Büyücü" kitabını çeviren İhsan Akay  mı?

Daha fazla teşrifata gerek yoktu. Birbirini özlemiş iki eski dost gibi söyleşiye durduk. Konumuz,  doğal olarak öykü idi, "Büyücü"deki 16 öykünün her biri hakkında görüşlerimi belirtirken,  sevinç dalgasının, deniz çırpıntısının kıyıyı yalaması gibi yayıldığını gördükçe, benim de içim açılıyordu.

Sözü biraz öykü çevresinde dolaştırdıktan sonra,  ilkçağda düzenlenen bir yarışmada birinci seçilen öyküye getirdim.

Yaşlı bir karı koca,  çocuklarını yitirdikten sonra,  köyün ya da mahallenin tüm çocuklarını  evlat edinmişlerdi. Kümesteki tavukların yumurtladığı birkaç yumurta ile evlerine biraz ekmekle peynir  ilaç kalanıyla çocuklara   şeker falan alıyorlardı .

Bir gün çocuklardan biri,  Dede'nin ayağına çelme takarak düşürmüş ve elin deki yumurtaların kırılmasına sebep olmuştu. Adamcağızın biraz üzüntüden,  biraz uzaklaştırmak için havaya atıverdiği taş,  bir çocuğun olmayacak bir yerine gelerek ölümüne yol açmıştı.

Derken yargı.

Savunma yapması istenen sanık  (!) Dede, semtindeki çocukları ne denli sevdiğini, onlardan neler çektiğini,yargıçları övmeye durunca , Baş Yargıç:

-Yeter be ihtiyar burada senin söylevini mi dinleyeceğiz, diye çıkışıyor.

Yaşlı adam:

-Sayın yargıçlar, ben burada birkaç dakika sizi yüceltmeye çalıştım, ona bile tahammül edemediniz. Ben bu çocuklardan yıllardır  deyince yargıçlar kurulu başkanı başını öne eğiyor ve...  (Kararı siz verin...)

İhsan Akay,  çeşitli yazarlar tarafından yazılan “Taş Göz” öyküsünü anlattı özet olarak; Can ciğer iki arkadaşın bir nedenle yolları ayrılmış, birisini servete gark olurken, diğeri yoksul düşmüş: önemli bir konuda bir miktar para rica etmek için, kankasını arayıp bulmuştu.

Zengin,  kendisi ki için,  garsona bahşiş bırakılacağı  kadar küçük olan meblağı vermektense,  ona Şöyle bir öneride bulunmuştu:

-Para vermeye kalksam, nasıl, ne zaman ödersin bilmem.   Gel söyle yapalım: Senden    sonra bir gözümü yitirdim. Onun yerine taş göz takan doktor:

-Hangi gözünün takma olduğunu biledi olursa ona şu kadar para verir

YAZARIN DİĞER YAZILARI