"Yıllar mı beni eskitti, yıllar mı beni bilmem:
Ak düştü saçlarıma / Yıkadım yıkadım çıkmadı /
Yazık oldu suyla sabuna” (Aki Yüce)
Dünya’nın, uydusu olduğu Güneş’in çevresinde yaptığı tam dolanım sürecine “Yıl” diyoruz. Bu süre, Miladi takvime göre, 1 Ocak’ta başlar, 31 Aralık’ta sona erer.
İnsanoğlu, kalubeladan beri, bazı doğa olaylarını kutsamış ve kutlamıştır. Bunlar arasında, doğanın yaratma sevinciyle çıldırdığı bahar, çok ayrı ve çok önemli bir yer tutar. İnsanlığın, insanlık tarihi boyunca kutsayıp kutlayageldiği günlerden biri de, (yeni) yılın ilk günüdür. İnsanoğlu o günü, dünyada herşeyin yeniden başladığı gün sayagelmiştir. Bu önemli günün kutlamasında “paklanma”, “çile çekme” ve “zafer şenliği” niteliği ve törenleri ağır basmıştır hep.
***
Kaydedilmiş en eski “yılbaşı” kutlaması, günümüzden dört bin yıl öncelere (İsa’dan önce 2000 yılı dolayları) rastlar. O tarihlerde, Mezopotamya’da yaşayanlar, yeni yılı törenlerle kutlamışlar. Ancak, bu şenliklerin Babil’de, ilkbaharın gün-tün eşitliği (21 Mart), Asur’da sonbahar gün-gece denkliği (21 Eylül) tarihinde yapıldığını biliyoruz. Mısır’lılar, Fenike’liler ve Pers’ler, yeni yılın 21 Eylül’de başladığını varsayarlardı. Grek’ler, İsa’dan önce V. yüzyıla kadar, kış dönümünü 21 Aralık’ta başlatırlardı. Roma’nın Cumhuriyet Takvimi, 1 Mart’tan başlardı. İsa’dan Önce 135 yılından sonra, yılın 1 Ocak’ta başlatılması gelenek oldu ve bu İ.Ö. 35 yılında Julien Takvimi’nde resmileşti.
Yahudi dinsel takviminde yıl, Tişri ayının ilk günü (6 Ekim) başlardı.
Erken Ortaçağ’da Hıristiyan Avrupa’nın büyük çoğunluğu 25 Mart’ı yeni yılın ilk günü sayarken, Anglo-Sakson İngiltere, 25 Aralık’ı yılbaşı olarak kutluyordu. Fetihçi William, yılın 10 Ocak’ta başlamasını duyuran bir ferman yayınladı. Ancak, ondan sonra İngiltere, öteki Hıristiyan alemiyle birlikte, yılı 25 Takvimi uyarında yılbaşı sayılır oldu ve çok geçmeden tüm Roma Katolik Kilisesi’nce benimsendi. Öteki Avrupa ülkeleri de, teorice bu modaya uydular: İskoçya 1660’da, Almanya ve Danimarka 1700’de Rusya 1706’da, İngiltere 1752’de ve İsveç 1753’te 1 Ocak tarihini yılbaşı kabul ettiler.
***
Bizde eskiden, yılbaşı kutlama töreni yoktu. Aslında, Osmanlı döneminde biz, Kameri takvimi kullanıyorduk, malum. 1936 yılında, zamanın Başbakanı İsmet İnönü imzasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na, “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kamu” tasarısı sunuldu. Kabul edilen yasa ile, “bütün uygar uluslarca tatil günü kabul edilen” 31 Aralık öğleden sonrasıyla 1 Ocak günleri, uygulamakta olan tatil günlerine eklendi. Buna ilişkin kanunumuzun sayısı 2739’dur.
12 Eylül harekatını gerçekleştiren Milli Güvenlik Konseyi, 1981’de kabul ettiği yasa ile, 31 Aralık öğleden sonrasını tatil olmaktan çıkardı.
Bazıları “yılbaşı”nı, İsa’nın doğumuyla özdeş tutarsa da, özetlemeye çalıştığım gibi, bu böyle değildir. Aslında, İsa’nın 1 Ocak’ta değil, 4 ya da 6 Ocak’ta doğmuş olduğu, son araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Üstelik, doğduğu yılın 0 (sıfır) olmadığını kesinlikle biliyoruz.
ZAMAN VE AYRILIŞ
Yoluma gül serpildi her gün eteklerinden
Gönlümün üstünde bir tül duvaklı zaman
Sonra neden böyle yollarda bıraktı zaman
Sonra neden neşemin büktü bileklerinden / Beni neden böyle yollarda bıraktı zaman”
Yalvardım sözlerimi duymadı sağır gibi
Kalbi ne kadar sertti tunç gibi, bakır gibi
O en güzel günleri çiçek koparır gibi
Birer birer koparıp göğsüne taktı zaman
Vazgeçmiştim hayatın baharından, yazından
Dur dedim anlamadı bu kalbin niyazından
Karanlık gecelerde bir çeşmenin ağzından
Düşen damlalar gibi durmadan aktı zaman
İzmirli Cezmi Taha Berktin
(Ölümü 14 Ekim 1979)