NEREDEN NEREYE GELMİŞİZ

                           NEREDEN  NEREYE GELMİŞİZ

  İstanbul'da yaşanan 6-7 Eylül olaylarından sonra neredeyse neredeyse yarım asırdan fazla bir zaman geçmiştir.Bu olaylardan sonra sıkıyönetim ilan edilmiş ve sıkıyönetimin bildirisi yayınlanmıştı. Buna göre şu yasaklar getiriliyordu basına:Halkı heyecanlandıracak  haberler yasaklanmıştır. Hükümeti eleştirmek yasaklanmıştır.Darlık-kıtlık,yokluk haberleri yazılamayacaktır. Yapılan kovuşturmalarla ilgili haberler yasaktır.Sıkıyönetim mahkemeleri ile haber yapılamaz.

      Aradan geçen uzun süre içinde hukuk ve demokrasi köprüsünün atından  çok sular   akmıştır. Bu gün yeni bir noktaya gelmişiz. Geldiğimiz bu noktanın ne olduğunu RTÜK denilen kuruluş şöyle açıklıyor:Sayıştay'ın raporları kesinleşmeden ,doğrulanmadan kimse  yazamaz. Yazanlar bunun  sorumluluğuna katlanır.

İşte demokrasimizin getirildiği son noktamız..

    Önce şunu belirtmeliyiz ki Sayıştay pek çok harcama ile ilgili raporlar düzenlemiştir. Bu raporlar ön rapor değildir. Bundan sonra Sayıştay bu raporları güncellemek için mi bekleyecektir? Yani bu raporlar kesindir , dolayısıyla bir durumu açıklamaktadır..

   Sayıştay raporlarına bakılırsa pek çok usülsüz harcama örneklerinden söz ediliyor. Bu harcamalarla devletin zarara uğratıldığı ifade ediliyor. Yasaklayıcı kuruluş ise göre bu şimdilik böyle söyleniyor ama kesin değil henüz bunun için bunları haber konusu yapmayalım.. Bu kadar büyük bir mantık veya akıl yürütmeyi dünyanın hangi toplumunda görebilirsiniz? Demek ki bu yasaklayıcı kuruluş devletin zararına yapılmış olan harcamaların gizlenmesini istiyor. Bunların haber konusu yapılmamasını istiyor.

   Gerçi yandaş denilen medya için sayıştayın belirlediği harcamaların hiç önemi yoktur. RTÜK yasakları da onları hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Onlar zaten  bunları görmüyoralar gödseler bile haber yapamazlar. Sonra yandaşlıkları kaybolur çünkü.Onun için biz birkaç  yazımızda yandaşlık zor zanaat demiştik.

   Yandaş medyanın görmek istemedİği başka raporlar da var.Örneğin uluslar arası kuruluşların kirlilik ile ilgili raporlarını da görmüyorlar .Görmeyince de böyle bir şeyin varlığını bilmiyorlar.bilmiyorlar ve aynı zamanda yazmıyorlar.çünkü yazamazlar..

Hele bu kirlilik sıralamasına son yıllarda daha kötü daha utandırıcı bir ekleme de yaptı uluslar arası kuruluşlar.bu kirliliğin yanına  RÜŞVET VE YOLSUZLUK diye bir utancı da ekledi.Ama yandaşlar için böyle bir sıralama yoktur. Olsa bile yandaş olduğumuz insanlar yaptığı için göremeyiz

   Uluslar arası  alanda adımızın geçtiği bu kirlilik yolsuzluk rüşvet sıralamasının nasıl oraya çıktığını da bilmiyor yandaşlar.. Onlara göre birilerinin bizi küçük düşürmek için yarattığı bir sıralama bu..Gerçekte değerlerine bu  kadar bağlı olanların yaşadığı bir toplumda bunlar olabilir mi?Örneğin cu ma namazını bile belediyenin önündeki caddede kılan  etkili ve yetkili kişilerin olduğu bir toplumda hiç  bu kirlilikler ortaya çıkabilir mi? Belediyenin içinde kılacak yer bulamayan biri caddede kılarsa ne olur? Onun adı sadece namaz olmaz mı?

   Sayıştay raporunda 134 kuruluşun nereye yarım yaptıklarını açıklamadıklarını söylüyor.yani devletin parası bir yerlere yardım olarak harcanmış ama nereye harcandığını harcayanlar göstermemişlerdir. Adı yardım olunca ille de bunun açıklanması mı gerekirdi sayın Sayıştay kişileri,yardım olunca elbette gizli olacaktı. Örneğin bir elin verdiğini öteki elin görmemesi gerekirdi.yardım böyle yapıldığı için bu 134 kuruluşumuz yardımların nereye yapıldığını  göstermek ihtiyacını duymamıştır..

    Neyse yine Rtük'ün yasakları içine fazla dalmamak gerekir. Ola ki yarım asır öncesinin yasaklarına takılırız bilmeden..

 

 

 

 

 

 

 

 

                                 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI