Zaman zaman size de olur mu bilmem; ben bir konu hakkında yazı yazacaksam eğer, çalışma odamdaki bilgisayarımın başını oturunca, hemen bir 'üçlem' içinde kalırım: "Önce birkaç kitap mı karıştırayım, arşiv bilgilerini mi tarayayım, yoksa interneti açıp, son dakika haberlerine mi göz gezdireyim?" diye bir süre afallarım... Çünkü neden? Yahu, gazete köşe yazarlığı öyle bir şey ki; ne başı belli ne sonu, bu konu sanki bir Engin Deniz, başlangıcı olmayan Leyla ve Mecnun'un keşfedemediği uçsuz bir Çöl, sonunun nereye vardığını hâlâ bilemediğimiz milyarlarca yıldız yüklü, Kara Delikleri olan Gökyüzü gibi bir şey !?
Hani bazı uzun yol şoförü arkadaşlar meramlarını anlatmak için kamyon arkalarına; "Ömür Biter, Yol Bitmez!" yazdırırlar ya? Bizim köşe yazarlığı da bunlara benzer!.. Siz hiç, bütün yazacağı konuları yazıp-bitirip de aşağıdaki ebedî dünyaya göçüp giden bir köşe yazarına rastladınız mı? İşte bu duygularla oturduğum çalışma masamda, bazen yağmur gibi gelen olaylar üzerine günde iki-üç konuda yazı hazırlarken; bazı günlerde de saatlerce bilgisayar ekranım başında 'Arpacık Kumruları' gibi curunlar-kaşınır durur, bir yazı bile yazamadan, sonuçta bilgisayarımı kapatıp, kendimi hemen çarşıya atarım!..
Benim her konudaki kitaplarım yanında, geniş bir arşivim de vardır... 1996 yılından beri yazdığım, toplamda '12 Binin' üzerinde köşe yazım var... Bunların bazılarını kitap yaptım, kalanlarının çoğu da arşivlerimde... Bir ara 'Milliyet-Blok'ta yazdım, 300 kadar orada yazılarım yayımlandı... 2009 yılında 'İhsan IŞIK'ın hazırladığı; "Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi" 11. Cildi' nin '198 ve 199'uncu sayfasında yer verildi; "Fıkraların Dili" başlıklı yazımla bu ansiklopedide yer alarak, bir nevi 'Ölümsüzler' arasına katılmış oldum, bu katılım beni ziyadesiyle mutlu etmişti !..
Şimdi bazılarınız diyecek ki; "Ulan ihtiyar dallama yazar, bu ülkede yazacak konu sıkıntısı mı olur, sen zati neyi yazacağını bilemiyorsun da, onun için bu saçmalıkları yazıyorsun!" diyeceklerdir belki? Tamam; konu çok da, bunların hepsi burada yazılmaz ki? Meselâ; Ağustos ayı, Dolar ve Eurolardan başına taç yapan, havuzda güller arasında yüzen, kara para aklamadan gözaltına alınan Fenomen ve güzel kızımız Dilan Polat' la geçti... Eylül ayı, Banka Müdiresi Seçil Erzan'ın yediği nanelerle geçti... Ekim ayı, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu suçlamaları ve Gürsel Tekin maceralarından geçilmedi... Kasım ayı KKTC seçimi ve APO'nun affedilmesi tartışmalarından başkalarına sıra gelmedi!.. Aralık ayı; merhum Güllü ve psikopat çocuklarıyla, asgari ücret, memur-emekli-işçi aylıklarını belirleyecek Komisyon'un bitmez-tükenmez ve neticesi olmayan toplantılarıyla geçiyor!.. Adı 'Komisyon' ama; içinde ne İşçi, ne Memur, ne Emekli Temsilcileri var; sadece İş Adamları ve İktidar Temsilcileri bulunuyor, ve sonuçta da, yine kimsenin inanmadığı aslan 'TÜİK'in enflasyon rakamlarıyla yeni ücret zamları belirlenecek, yerseniz tabii...
Peki, biz bunların hangi birini yazacaktık ki? Bugün Dilan Polat'ı, Seçil Erzan'ı, Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'in isimlerini anan var mı? Bugün ne var; uyuşturucu kullanıp, güzel spikerlerle grup seksi yapanların haberleri revaçta!.. Bugünkü olaylarda ortalığı yıkanların, üç gün sonra gıkları çıkmıyor, 'Balık Hafızalı Millet' olduğumuzu kanıtlarcasına, bunların yorum sıkıntılarını da bizler çekiyoruz!.. Bunların çoğunun nesini yazıp, nesini yorumlayıp da, yarına bir iz bırakabilirsiniz ki !? İşte bizim esas sıkıntımız bundandır!.. Onun için çoğu zaman ekonomiden, işsizlikten, sanattan, şiirden, fıkradan, tarihten ve edebiyattan bunun için örnekler veriyoruz ya?
Dediğim gibi; yağmur gibi haberler geliyor veya üretiliyor ama, bunların kaçını ciddiye alıp da, köşelerimize taşıyacağız ki!? Mesleğimize saygın şekilde sürdürebilmemiz için, işte bizim en büyük sıkıntı çektiğimiz mesele bundan ibarettir, NOKTA... Sakin KOŞAR...