"HAYIRLI OLSUN!" ZİYARETLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ !?

 "HAYIRLI OLSUN!" ZİYARETLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ !?

Güzel Anadolu insanlarımızın çok eskilere dayanan geleneklerinden biri de; bir yere seçilen, bir makama atanan, yeni bir ev-arsa-tarla-araba alıp, yeni bir mekân açan, evlenen veya vatani görev için oğlunu askere gönderenler; eş-dost, hısım-akraba, konu-komşular tarafından hemen ziyaret edilir, muhataplarına 'Hayırlı Olsun' dileklerinde bulunulur... Çevresinde sevilen veya pek sevilmeyenler, bu ziyaretlerin azlığına-çokluğuna göre çevre halkı tarafından değerlendirilir, bu bizim Türk halkının da en güzel geleneklerinden biridir...

Bizim Yatağan'da da, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri sonrası CHP adayı sayın Mesut Günay kardeşimiz Belediye Başkanı seçildi... Tabii ki aile yakınları, dost ve arkadaşları, partilileri bu işe çok sevindiler, o gece sabaha kadar çeşitli kutlamalar yaptılar!.. Görevi devraldıktan sonra da Belediye'deki makamına giderek 'Hayırlı Olsun' ziyaretlerine başladılar; biz gazetemiz olarak bu ziyaretlerin ardı-arkasının kesilmediğini, hâlâ aynı yoğunlukta devam ettiğinin haberlerini yapıp durduk!.. Seçimden bir ay sonra, bu yazının yazıldığı 30 Nisan 2024 gününde de, bu yoğun ziyaretler devam ediyordu, pek kesileceğe de benzemiyordu!..

Ancak, burası bizim İlçemizin Yerelde Yönetildiği bir iş yeri !.. İlçe Belediyesinin birikmiş ve ivedilikle yapılması gereken birçok önemli işleri var, ama çok yoğun ziyaretlerden dolayı Başkan ve Yardımcıları başka bir işe bakamaz haldeler!.. Tabii ki ziyaretler yapılacak, tabii ki geleneklerimize göre bu seçilmiş insanlarımıza 'Hayırlı Olsun!' denilecek, ama oraya gelenler de biraz anlayışlı olacaklar: Hepsi değil ama, bazı ziyaretçiler geldiler mi, 'Gitmek Nedir' bilmiyorlar, çayları bittiği halde, sohbetleri uzattıkça uzatıyorlar, dışarıda sıra bekleyenler de, orada ziyaret sırası beklemekten adeta bunalıyorlar!.. Bunları Başkan, Başkan Yardımcıları veya oradaki görevliler ziyaretçilerin yüzlerine tabii ki söyleyemezler, ama sayın ziyaretçiler de, bu ziyaretlerini oldukça kısa tutarak, arkada sıra bekleyen hemşerilerine karşı saygılı olmalılar, oranın bir kahvehane veya dost evi olmadığının, herkese hizmet veren bir iş yeri olduğunun ayartında olmalılardır!.. Bazıları bize kızsalar da, bunu söylemek de sonunda bize düşüyor işte, ne yaparsınız ki, bu gazetecilik sevimsiz bir meslektir ne de olsa...

Haber için gittiğimiz bazı günlerde gördük: Başkanın makam odası kapısı, tıpkı seçimlerde söz verdiği gibi herkese açıktı!.. İçerisi dolu, dışarısı doluydu... İçerdeki ziyaretçiler diyeceklerini demiş, çaylarını içmiş, koltuklara yayılmış halde; kimisi askerlik anılarını anlatıyordu, kimisi tarlasında gördüğü üç metrelik yılandan ne kadar korktuğunu, kimisi sünneti sırasında kaçıp, nasıl ağaca çıktığını anlatıyor, kimisi de üniversite bitirmiş oğlunun mülâkatta nasıl elendiğini izah ediyor, kimisi de geçmiş yönetimi ağız dolusu kötülüyordu!.. Ben bu hali gördükçe hep şöyle dua ettim: "İyi ki yanlarında yastık ve yorganlarını da alıp gelip, buraya yatıya gelmemişler" dedim... Tabii ki bunlar da konuşulur ama, şimdi orada bu tür sohbetlerin sırası değil ki aziz dostlar!..

Haa, bunları yazdım diye, bu türlü ziyaretler sadece bizim Yatağan'da mı oluyor!? Yoo, her yerde aynı sıkıntılar var, bizzat kendi gözlerimizle görerek şahit oluyoruz da, ondan yazıyoruz ya!.. Tamam; bu ülkede dertsiz insan yok ama, aslında herkesin hayatı da bir roman ama, şu sıralarda orada uzun uzun bunları konuşmanın da hiç sırası değil ki dostlar !? Ziyaretin en hayırlısının, en kısa olanı olduğunun bilincinde olarak, arkada sıra bekleyenleri de düşünerek, bu ziyaretlerimizi mümkün olduğunca sınırlayıp, onlara da zaman ayırmamız ve seçtiklerimize de çalışma ortamı hazırlamamız gerekiyor!.. Umarım, bu konuda bundan sonra biraz daha duyarlı olan insanlarımızı görme şansına sahip oluruz...

Neyse, bir fıkrayla yazımızı bitirelim bari:

--Okumaya çok düşkün adama, karısı bir gün sitem etmiş ve demiş ki; "Keşke ben de bir gazete olsaydım, akşama kadar ilgilendiğin tek şey ben olurdum!" demiş... Adam gözlüğünü çıkarıp, bir iç çekerek şöyle demiş: "Evet, keşke sen bir gazete olaydın; uyuyana kadar seni okuyup, sabah erkenden de, gidip yeni bir tane daha alıp gelir, her gün yeni bir heyecan yaşar, bu hallere de düşmezdim!.." demiş...                        Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI