"İŞİNİ BİLENLERE (!)" SAYGI DUYMAMIZ GEREKMİYOR MU !?

Hani bizler gözümüzle görüp, cebimize bir şeyler girip-çıkmadığından konuyu pek anlayamamıştık ama; merhum Turgut Özal'ın Başbakanlığı zamanında devlet görevlileri arasında 'Rüşvet' skandalları arş-ı âlâya çıkınca, gazeteciler Başbakan Özal'a açıkça bu konuyu sormuşlar, o da çok manalı şekilde; "Benim memurum işini bilir" deyip, yürüyüp gitmişti ya?

'Pandemi Döneminde' kendi Bakanlığına aile şirketinden dezenfektan satan bayan Bakan'ın dedikoduları ayyuka çıkmış, büyük eleştiriler sonucunda görevine son verilmiş, soruşturma açılacağı yerde; 'ülkeye yaptığı büyük hizmetler' nedeniyle, görevinden çiçeklerle uğurlanmış, 'metal yorgunu' olarak çürüğe çıkarılmıştı ya?

Şimdi de CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, belgeleriyle şu iddiayı ortaya attı: "ESK Genel Müdürü Mücahid Taylan'ın, Türkiye'nin et ithalatı yaptığı Macaristan'da faaliyet gösteren bir şirkette ortak ve yönetici olduğuna dair resmi kayıtlara ulaştıklarını" belirtti. Erhan Adem, yaptığı açıklamada; "Bugün devletin et ithalatını yöneten kurumun başındaki kişi, kendi şirketinden devlete et satıyor. Bu belge, kamu kurumlarının nasıl rant kapısına dönüştürüldüğünün kanıtıdır" ifadelerini kullandı.

CHP'li Adem'in aktardığına göre, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de faaliyet gösteren 'Green Farm and Trade Kft.' adlı şirketin ticaret sicil numarasının 01-09-307750, vergi numarasının 25870305-2-43 olduğu, 2017'de kurulan şirketin hala aktif bulunduğu kaydedildi. Adem; şirketin ortakları ve yöneticileri arasında ESK Genel Müdürü Mücahid Taylan ile birlikte Rıza Aşkın Gür ve Canigüleç Erdem'in yer aldığını kaydetti... Ya bu yeni iddia neyin nesi? ESK Genel Müdürümüz hem satıcı ve hem de alıcı durumunda, öyle mi?

Düşünüyorum da; bizim böyle iş bilen, zeki, az zamanda büyük kazançlar elde edebilen, yani 'İşini Bilen' insanlarımız varken, ülkenin bu hali nicedir dostlar !? Herkes borçlu, İcra Daireleri'ne borçlu dosyalarından girilmez halde, binlerce iş yeri peş peşe kapanıyor, tekstilcilerimiz 'Mısır' gibi topuğumuza çıkmayacak ülkelere kaçıyorlar, boşanma olayları tavana çıktı, birçok üniversite öğrencisi çocuğumuz parasızlıktan okulu bırakıp, gündelik işlere çalışmaya koşuyor, her yeni doğan çocuğumuz binlerce dolar borçla doğar oldu, neden !? Bu işte sizce de bir gariplik yok mu?

Geçenlerde aslan emeklilerimizin yeni buldukları bir çözümü duydum, yemin olsun gururdan öldüm yahu!.. Emekli maaşları artık 'ev kiralarına' yetmeyince, birkaç dul kalmış emekli, iki emekli ailesi bir evi kiralayıp, orada ortak kiralarını ödeyip, yaşamaya başlamışlar, iyi mi? Hani var ya, bir İngiliz-Fransız veya bizi hep kıskanan bir Alman, bu çözümü kırk yıl düşünseler vallahi bulamazlardı!.. Zati emekli olmuşlar, sacı-eleği duvara asmışlar, birbirlerinden çekinecek-kıskanacak neleri olacak ki, değil mi!? Son yıllarını da kardeş kardeş yaşayacaklar tabii... Ne kadar pratik ve zekice bir çözüme imza atmışlar, bravo doğrusu!..

Neyse... Bu can sıkıcı konuyu kapatıp, yaşanmış bir fıkrayla yazımıza son verelim bari...

---Yağmurlu bir günde Kadıköy'de yürüyen adama, elinde şemsiyesiyle çok güzel, genç ve bakımlı bir kadın yaklaşıp; "Afedersiniz beyefendi ama, siz benim çocuklarımdan birinin babasısınız!.." demez mi? Adam bu söz karşısında mosmor kesilip, hemen itiraz eder; "Ne babası!? Hayır hanımefendi, ben 15 yıldır evli ve namuslu bir insanım, bu mümkün değil!" diye itiraz eder... Güzel kadın gülerek; "Sakin olun beyefendi, ben İlkokul Öğretmeniyim, öğrencilerimden birinin velisi olduğunuz için, onun hakkında bir şey sormak istemiştim!" deyince, adam daha da morararak; "Kusura bakmayın efendim, şemsiyenin altında sizi tanıyamadım, söylediklerim için çok özür dilerim!.."                      Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI