Bugün canım hiç siyasi yazılar yazmak istemiyor, çünkü son günlerde herkes 'havanda su dövüyor' hiçbir yeni çözümler üretemiyor, hepsi yuvarlak lâflar üretmekle meşgul, bundan ben çok sıkıldım, herhalde sizler de sıkılmışsınızdır? İyisi mi, size bazı yeni fıkralar yazarak, bugünü de kazasız-belâsız savuşturayım bari...
---Hıristiyan bir adam, küçük oğlunu temsili Hz. İsa resmi önünde dua ederken görmüş, dediklerine kulak vermiş, küçük oğlu; "Tanrım, anneme-babama- büyükbabama uzun ömürler ver, güle güle büyükanne!.." demiş, ertesi günü büyükanne ölmüş!.. Birkaç gün sonra çocuk yine Hz. İsa önünde dua ediyormuş; "Tanrım, anneme-babama uzun ömürler ver, güle güle büyükbaba!" demiş, akşam vakti büyükbaba sizlere ömür, ölüvermiş... Artık bu çocukta bir 'ermişliği' gören baba, çocuğunu takibe başlamış, birkaç gün sonra yine çocuğunu dua ederken görüp, pürdikkat dinlemeye başlamış; "Tanrım, anneme uzun ömürler ver, güle güle babacığım!.." dediğini duymuş... Adam hemen en iyi hastaneye koşup muayene olmuş, tetkikler, tahliller, röntgenler, kalp elektrosu filân çektirmiş, ama sapasağlammış... Adam sevinçle evine koşmuş, karısı Marie kapıda büyük bir üzüntüyle onu karşılamış; "Sen nerelerdesin Jean, baksana bizim komşu marketçi George ölmüş, küçük oğlumuzu kendi evlâdı gibi pek severdi, yazık oldu adamcağıza!" deyince adam nihayet uyanmış ama, kendisi sağ kaldığı için sevinmekten, yıllar önce bakkal ile kaçamak yaptığını anladığı karısına o sırada bir şey diyememiş...
---Kardeş ülke Azerbaycan'ın çok ünlü bir 'Keman Ustası' vardı, rahmetli oldu... Keman ustalığı kadar, olmadık ortamlarda yaptığı çok ilginç esprileri ile herkesi yerlere yatırır, bu yönüyle de çok ünlenmişti!.. Bir gün Rusya'da konserler verecek ekibe bu keman ustası 'Habil Aliyev'i de dahil etmişler... Ekipte bir de yaşlıca 'Hacı' varmış... Akşam vakti Moskova'ya varıp, lüks bir otele yerleşmişler, sonra da yemek için restorana inmişler...
Rus garsonlar herkesin önüne önce 'Votkaları' koymuşlar, Hacı önündeki votkayı geri göndermiş... Ardından kuzu kebapları gelmiş, Hacı hemen Rus garsondan bunun domuz eti değil, kuzu eti olduğunu öğrenmiş ve yine sormuş; "Bu kuzu İslâmî usullere göre mi kesildi?" deyince, Rus garson afallayıp, normal şekilde kesildiğini söyleyince, kuzu kebabını da eline verip göndermiş... Garson dana kebabı getirmiş, yine aynı soruyu sorup, geri göndermiş... Bu sefer ona tavuk eti getiren garsona yine; "Bu tavuk İslâmî usullere göre mi kesildi?" diye sorunca, Kemancı Habil Aliyev artık dayanamayıp, Hacıya; "Yahu Hacı ağabey, benim önümde çocukluğum zamanında İslâmî usullere göre kesilmiş bir şey var, sen en iyisi onu ye bari, garsonu da rahat bırak artık yahu!.." diye bağırmış... (Can Ataklı-Pazar Fıkraları; 20 08 2023-Korkusuz...)
---Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'de yol yapımına engel olan Birleşmiş Milletler (BM) güçleri, yine Rumlardan tarafa destek çıkınca, hepimizin aklına hemen şu sorular gelmişti: "Yahu biz NATO üyesiyiz, ama Amerika hep Yunanistan tarafını tutuyor!.. BM üyesiyiz, onlar da her konuda Rumlardan tarafa oluyorlar!.. Artık oturup da; 'Niye hâlâ bunlarla birlikteyiz biz? Merhum İsmet İnönü'nün bir zamanlar dediği gibi; 'Üçüncü Bir Dünya' yok mu, biz de orada yerimizi alsak gari!?" diye sorasımız geliyor... İşte tam bu sırada (19 Ağustos 2022) MHP Lideri sayın Devlet Bahçeli'nin 'takım elbise altına giydiği siyah çizmeli', fondaki Zeki Müren'in 'Ağlama Sevdam' şarkısıyla bir sosyal medya paylaşımı geldi...
Yani sayın Bahçeli demek istiyordu ki; "Bakınız, bir zamanlar bizden Antalya ve Hatay İllerini isteyen İtalyan Büyükelçisine karşı Atatürk'ün gösterdiği ve savaşı temsil eden kıyafeti, şimdi ben de BM ve Rumlara karşı gösteriyorum! Ayağınızı buna göre denk alınız!.."
Vallahi bu benim çok hoşuma gitti, keşke bu duyarlılığı Kıbrıslı kardeşlerimizi Rumlardan kurtaran ve KKTC'yi kuran bizim CHP'nin şimdiki Liderleri göstermiş olsaydı!.. Ama onlar çok daha mühim işlerle (!) meşguller şu sıralar; yine Kurultay, yine Cumhurbaşkanlığı Adaylığı için birbirlerini koltuklardan düşürmeye çalışmaktan, böyle işler akıllarının kenarına bile gelmemiştir değil mi!? Sakin KOŞAR...