Muğla'nın tarihi ve en lezzetli yemeklerinden biri olan 'Muğla Kebabı' çok özel bir yemektir!.. Bunu eski yıllarda en iyi ve en lezzetli olarak yapan da, Muğla merkezde bulunan eski 'Tenekeciler Çarşısı' içinde yer alan, Şadırvan'ın alt kısmındaki "Sabah Lokantası" idi...
Özellikle Muğla'nın pazarı olan Perşembe günlerinde, hem şehrin merkezinden, hem de kendine bağlı tüm İlçelerden, o zamanların tek ulaşım aracı olan 'Jeeplerle' erkenden gelen maddi durumu iyi insanlarımız, mutlaka bu 'Muğla Kebabını' yemek için Sabah Lokantası'na gelirlerdi... Bizim Bozüyük Köyünden de, buraya ilk yetişmeye çalışan tek kişi, köyümüzün Ağalarından 'Ömer Ağa' idi, herkes de bunu bilirdi... Kebabın yağlı tarafına yetişmek yüzden kaç defa köyün jeeplerinin devrilmesine sebep olduğunu da, sadece kendisi biliyordu!..
Tabii, böyle lezzetli yemek olur da, bunu her yerde yapmaya çalışanlar da olmaz mıydı? Bozüyük Pazarlarının en kalabalık olduğu dönemde, orada lokantacılık ve fırıncılık yapan "Gırobalı Mehmet" dayım ve Yatağan'da ünlü lokantacı Yusuf Kocabıyık amca, bu işi ilk öğrenip de uygulayanlar oldular, en iyi kebapları onlar yaptılar!.. Daha sonra da her yere yayıldı ama, bugün Yatağan'da en meşhur olarak, sadece "Bahri Usta Lokantası" kaldı...
Efendim; bu 'Muğla Kebabı' öyle kolay yapılan bir yemek değildir!.. 65 yıl kadar önce ben de Bozüyüklü Gırobalı Mehmet dayımın lokantasında çıraklık ettiğim için biliyorum!.. Bir kere Muğla Kebabı; gelişmiş oğlak veya kuzu eti, bir de 'Erkeç' etinden yapılır... Bolca 'kuzu kuyruğu yağı' ile desteklenir... Geniş bir tencere içine, porsiyon halinde parçalanan etler konulup, bolca kuyruk ve iç yağı ile akşamdan fırına verilir... Tencereye asla su katılmaz!.. O eski ve meşhur 'Taş Fırınların' düşük ısısında bu etler sabaha kadar kızarır, yağları erir, etlere iyice sirayet eder!.. Sabah erkenden, bu nar gibi kızarmış ve et yağı içinde yüzen porsiyon etler, daha büyük bir tencere içine alınıp, içine kızgın su eklenerek, ateş üzerine konulur... (Kızgın közler üzerine konulması daha makbule geçer...) Orada kebap kaynamaya başlayınca, üzerine bir miktar daha 'kuyruk yağı' daha ezilerek eklenir... Bir saat daha kaynadıktan sonra da, 'ısıtılmış tabaklarla' servis edilir ki; yağlı yemek, kısa sürede donmadan yenilebilsin!.. Müşteri tercihine göre 'limon-acı toz biber -karabiber' de eklenerek, bol sulu kebap, ekmek banılarak ve iştahla yenilir!..
Bizim Bozüyük Köyümüzde, erkenden ilk kebap yemeye gelenler arasındaki birincilik; Ömer Ağa, Mağolların Mehmet Amca ve Muğla'dan gelen, gece çadır altında yatan Pabuççu Şişko Ali arasında değişir dururdu... Zeybeklerin otelinde kalan meşhur celep 'Çineli Ahmet Ağa' her seferinde biraz geç kalır, arkadaşı olan Gırobalı Mehmet dayıma, kendisini uyandırmadığı için sitem eder dururdu!.. Yahu, dayımın başında fırın, lokanta, bakkal dükkânı ve beş tane de çocuğu vardı, 'Çineli Celep Ahmet'i düşünecek hali mi vardı o yıllarda !?
Gırobalı Mehmet dayımın maharetli eşi 'Arife Yengem' onun en büyük yardımcısıydı!.. Lokantadan kendisine yıkanmaya gelen her boş tabak için, bir şişeye mısır tanesi atar, Mehmet dayımın kaç porsiyon kebap sattığını buradan hesap ederdi... Eli bol olan dayımın genelde lokantayı zarar ettirdiğini tespit eder, hemen kebap tenceresi başına büyük oğlu Rifat ağabeyimi gönderirdi...
Dediğim gibi; 'Muğla Kebabı' konusu öyle basit bir yemek olayı değildir!.. Bugünlerde de birçok yerde bu isimle satışlar yapılmaktadır, ama onlar 'Muğla Kebabı' değil, 'Et Haşlaması' veya bizim 'Kapama Et' dediğimiz yemeklerdir!.. Eğer Muğla Kebabı, benim yukarıda izah ettiğim gibi yapılamıyorsa; ne ismi ona uyar, ne namı ve ne de lezzeti!..
Bunları düşündükçe, gel de geçmiş günleri özleme bakalım!.. Nerede o güzel günler, nerede o güzel insanlar!.. Siz hiç bugünlerde lezzetli bir yemeğe erkenden ulaşmak uğruna, otomobil-taksi-dolmuş-jeepleri devirten birine rastlıyor musunuz !? O zaman, 'Muğla Kebabı' nın önem ve mahiyetini de anlayamazsınız tabii... Sakin KOŞAR...