BAZI HABERLERİN VERİLİŞ ŞEKLİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ !?

Uzun zamandır, birçok haberde ismi ve unvanı geçen insanların fotoğraflarında yüzleri bantlanıyor, isimlerinin sadece baş harfleri veriliyor, yaptıkları kötü işler, 'Henüz Mahkeme Kararı' yok diye herkesten gizleniyor!.. Ancak; her türlü yasa dışı işleri yaptığı tespit edilip, deliller toplanıyor, suçu işlediği belli olan insanın görevine son verilip, önce gözaltına alınıyor, sonra da hapse atılıyor, çok uzun süren nihai mahkeme kararına kadar da orada kalıyor!..

Lâkin, sıra biz gazetecilerin haber vermesine gelince zanlıların yüzleri bantlı, isimleri gizli, yaptıkları da hep sadece 'ZAN' olarak kalıyor, uzun süren mahkeme sonucu açıklanana kadar böylece tüm bu tip haberlerin de tadı-tuzu-merakı-heyecanı kaçıyor, unutuluyor ve halkın ilgisi kalmıyor, bu tür suçlar da günden güne böyle artıyor işte!..

Geçenlerde yine böyle bir haber vardı: Bayanın birini devletin yardım kuruluşu başına 'Müdür' olarak atamışlar, devletten gelen yüklü miktardaki yardım paralarını ihtiyaç sahiplerine vereceği yerde, bu bayan müdür kendi hesabına geçiriyor!.. Şikâyetler üzerine müfettişler inceleme başlatıyor, müdürün yaptığı bütün yolsuzlukları ve çaldığı paraların miktarını ortaya çıkarıyorlar!.. Bu bayanı hemen görevden aldılar, gözaltındayken itiraf ettirdiler, sonra da hapse attılar!.. Teftiş sırasında, bu hırsız müdüre bir de kendi Bakanlığınca, çok iyi görev yaptığı savıyla 'Takdirname' verildiği ortaya çıktı!..

Ancak, bu konu hakkındaki bütün haberlerde bu bayan müdürün isminin ne olduğu, fotoğrafında kim olduğu hiç belli olmadı!.. Böyle önemli bir haber üç günde yine unutulup gitti!.. Halbuki, yaptığı yolsuzlukları bizzat kendisi itiraf ettikten sonra, bu cürmü işleyen devlet görevlisinin kim olduğunu herkes görmeli, tanıdıkları ortaya çıkmalı, müfettişlerin tespit edemedikleri başka kusurları ve suçları da varsa eğer, halkın ihbarıyla bunlar da öğrenilmeli; bu durum aynı tür işleri yapan diğer 'görevlilere de bir ders' olmalıydı değil mi?

Eskiden ülkenin gazetecilerine 'Dördüncü Kuvvet' denilir, suça meyilli herkes de bu dürüst gazetecilerden çekinirlerdi... Ama son yıllarda yukarıda anlattığımız 'fotoğraftaki yüzlere bant, isimlere yasak' getire getire, bu tür suçların artmasına bizzat kendimiz sebep olmadık mı? Aramızdan çıkan bazı 'Gazeteci Kılıklı'  ahlâksız ve uyuşturucu müptelaları yüzünden de, bu saygın mesleğin de içine etmediler mi?

Keza; bazı suçlardan yakalan şahıslara bakıyorsunuz, daha önce bunların '26 Suç Kaydı... 37 Suç Kaydı' olduğu ve arandıkları ortaya çıkıyor!.. Bu nasıl iştir sevgili dostlar!? Bu kadar suç işlemiş zanlılar, bunca emniyet görevlimiz arasında nasıl ellerini-kollarını sallayarak gezebiliyorlar, bu işin mantıklı bir izahı olabilir mi !? Artık iletişim araçları çok yaygınlaştı, herkes dünyanın öteki ucundaki bir olayı birkaç saniyede öğreniveriyor!.. Bunları duyan elin oğlu ülke insanları kalkıp da; "Yahu bunların İçişleri Bakanlığı yok mu, istihbaratı yok mu, bunca 'polis-jandarma-bekçi' ne iş yapıyorlar?" demezler mi?

Son günlerde TV Ana Haber Sunucularından sayın Ece Üner, sayın Ekrem Açıkel, sayın Damla Doğan Tuncel, daha önceleri de şimdi sunuculuğu bırakan sayın Fatih Portakal, bu durumu defalarca ekranlarda dile getirdiler, yetkilileri uyardılar, sayın Milletvekillerini yeni yasalar yapmaya davet ettiler, biliyorsunuz... Ancak ,bugüne kadar hiç birisinden bu konuda bir çaba göremedik!.. Herhalde onların daha önemli işleri vardı ki, böyle önemsiz (!) konulara pek vakit ayıramıyorlar zaar?..

Fakat bu günler çabuk geçer ve geçiyor da... Yarın yine bir yerlerden aday olup da, bu halkın önüne gelecekler değil mi? Bakalım halkımızın ve gazetecilerimizin soruları karşısında ne yanıtlar verecekler, bekleyip hep beraber göreceğiz inşallah...               Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI