Son yıllarda ülke genelinde olup bitenlere baktıkça, akıl sağlığını koruyabilen kaç kişi kaldık acaba? Bunlar gerçek mi, bir rüyada mıyız, halüsinasyon filân mı görüyoruz, yoksa yeni dünya gerçekleri bunlar da, biz hâlâ bu işin ayartına mı varamadık, ne !? Önce birkaç hatırlatma yapalım da, mevzu daha iyi anlaşılsın bari :
---'Covid-19' salgınının bitme zamanları olan 2021 yılı sonlarına doğru, çarşıda röportaj yapan bir muhabir, patates ve soğan fiyatlarının çok artması nedenini, yaşlıca bir teyzeye sordu, kadın öfkeyle; "Bunların fiyatları hep CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu yüzünden artıyor!.." demiş, muhabir hemen; "Ama onlar iktidarda değil ki, iktidarda olanlar... " der demez de, kadın; "Hiç fark etmez, bana ne!?" diyerek, gerisin geri hızla uzaklaşmıştı, hatırladınız mı?..
---Yine hatırladınız mı; kendi 'Bakanlığına' aile şirketinin malı olan dezenfektanları fahiş fiyatla ve ihalesiz olarak satın alan 'Bayan Bakan' 21 Nisan 2021 tarihinde görevden alınmış, hakkında yolsuzluk soruşturması açılacağı yerde, 'Devlete yaptığı üstün hizmetler için teşekkür edilerek" makamından uğurlanmıştı...
---Yandaş gazeteci Cem Küçük; "Yerli ve Milli KAAN Savaş Uçaklarımız denilen uçakların, motorlarının Amerika'dan satın alındığını sayın Cumhurbaşkanımız bilmiyordu" demez mi? Eyy sayın Cem Küçük hazretleri; eğer senin dediklerin doğru ise, bu gerçek ortaya çıkınca MİT Başkanı, MSB, bu uçakları üreten şirket yöneticileri neden hâlâ görevdeler!? En büyük makama bilgi vermedikleri için derhal görevden alınmaları gerekmiyor muydu? Ciddi devlet yönetimleri hep böyle yapmazlar mı?
---CHP'nin Kurultay ve İstanbul İl Başkanlığı Kongresi yapılmaması hakkında, bir Yerel Mahkeme ve Sarıyer İlçe Seçim Kurulu kararlarına rağmen, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) en son 18 Ekim günü yine acilen toplanıp; "Bu görev sadece YSK'ya aittir, CHP Kurultay ve Kongreleri devam edecektir!.." diye kesin kararını verdi; bir kuytu köşede ellerini ovuşturan Kemal Kılıçdaroğlu, Kayyum Gürsel Tekin ve onun baş destekçisi gazeteci kılıklı Barış Yarkadaş, yine ters köşeye yatırılmış oldular!.. Bu ne arsızlık, ne yüzsüzlük, bu ne utanmazlıktır yahu!?
---İktidar partisinin eski Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu; "Allah bana mal-mülk-para vererek imtihan ediyor!" diyordu değil mi ? Eski kocası Ünsal Ban, iki defa yurt dışına kaçarken suçüstü yakalandı, ama 'kaçma tehlikesi olmadığı' için serbest bırakılmış, üçüncü seferde yurt dışına tüymüştü, değil mi? Gazeteci Fatih Altaylı ise, yurt dışında iken 'arandığını' öğrenince, tutuklanacağını bile bile gelip ifade vermeye gelmişti; ama 'kaçma tehlikesi var' diye hâlâ hapiste... Oldu mu yani şimdi? (Yüce Tanrım bir gün bu kulunu da Zehra hanımlar gibi mal-mülk-para verip de sınamadı, Allah'ın ne şanssız kullarıymışız bizler yahu !?)
Hani bizlerin başı yasalarla derde girdiği zaman, hemen gidip -Anayasal hakkımız olarak- hemen bir veya birkaç Avukat tutarız ya? Sevgili dostlar, ben de bu ülkenin vergi veren bir vatandaşı olarak, -asla balık hafızalı- olmadığımdan naşi, bundan böyle tenha bir köşede, bütün bu olan-bitenlerden uzakta, sakin bir hayat sürdürmek istiyorum!.. Bu sebeple böyle bir karar aldım, bana kaça mal olursa olsun, bunu yapacağım!.. Bu yüzden kendi yerime 'Gürsel Tekin veya Barış Yarkadaş' gibi bir KAYYUM tutmak istiyorum, sizce de uygun mu?
Nedir Kayyım veya Kayyum demek; "Yasalarla belirlenen bazı durumlarda, başkasına ait bir işi görmek veya bir malı idare etmek için tayin edilen kimse... Arapça 'kama' kökünden gelir ve 'kıyam' kelimesinden türemiştir..." Bunlar benden iyi 'Mal' mı bulacaklar sanki?..
Yeniden düşündüm de; Gürsel ile Barış benim düşüncelerime pek uymazlar? Partileri CHP gibi beni de ansızın gammazlar bunlar!.. Ben en iyisi Kayyum olarak; hani Pazar yerinde röportaj yapan muhabire; "Soğan ve patates pahalılığına Bay Kılıçdaroğlu'nun sebep olduğunu" söyleyen yaşlı teyze vardı ya, bari onu atayayım; bu ülkede küçücük aşım, dertsiz başım olsun istiyorum çünkü, sizce de uygun düşer değil mi? Sakin KOŞAR...