Hani, her çocuğun gözünde babaları o çevrenin en güçlüsüdür, herkesi döver ya? Hani, herkesin annesi o yörenin en güzel kadınıdır ya? Benim köyüm de, bu memleketteki binlerce köyün içinde en güzeli, en kıymetlisidir!.. Tabii ki aksini söyleyecekler çıkar, tabii ki diğer insanlar için de bu hep böyledir de; lâkin en güzel köy benimkidir!.. Nebiköylü Av. Halil ile Reşat, Burdur'dan Kemal, Hisarardı'ndan Enver ile Hasan Ali, Yava'dan Alihsan filân bu işe itiraz etseler de; Necmettin Turgut, Mehmet Kocabıyık ve Giray Karcı gibi dostlarım da şahidimdir ki, bu durum bence, aynen böyledir!..
Efendim benim köyüm, Osmanlı döneminden Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk on yılına kadar "Nahiye" olan, bugünkü yerinde kurulmasında Padişah Kanunî Sultan Süleyman'ın fetvası bulunan bir köydür!.. İlk adı 'Bozhöyük' iken, Cumhuriyet döneminde "Bozüyük" adını almış, 2017 yılından itibaren burada yoğun şekilde çekilmeye başlanan 'TV Dizi Filmleri' 85 Milyon insanımız tarafından çok sevilip, her gün ülkenin dört bir yanından otomobil ve otobüsler dolusu ziyaretçiler gelmeye başlayınca da, 'Güzel Köy' diye ünlenmeye başlamıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Mustafa Kemal Atatürk ve 'Galip Hoca' lâkaplı Celal Bayar'ın yakın dostu olan 'Bozüyüklü Hacı Süleyman Efendi' sayesinde, Milli Mücadeleye büyük katkılarıyla da ünlü bir Nahiyedir!.. Bozüyük; eski yazıdan 'Lâtin Alfabesine' geçildiğinde, yeni öğretmen Hacı Şükrü Bilginsoy sayesinde, Türkiye'de yeni yazıyı ilk okuyup-yazan yerlerden biri olmuştur!.. Yine bu genç öğretmen sayesinde, hijyene ve temizliğe son derece dikkat edilerek, ölenler toz kireçle defnedilerek, o yıllarda çok yaygın olan 'Sıtma-Kolera-Veba-Tifüs' gibi hastalıklardan korunmayı başaran da ilk Nahiyemizdir!..
Osmanlı döneminde Milas-Muğla ile Çine-Muğla ticaret yolu Bozüyük'ten geçiyordu!.. 'Han Yanı ve Değirmenbaşı' denilen yerde, deve kervanlarının barınacağı yüksek damlar, diğer hayvanların barınacağı ahırlar, tüccarların kaldığı Hanlar vardı. Rumların işlettiği bir su değirmeni, bir fırın, bir şarap fabrikası, kahvehaneler ve lokantalar vardı. Üç Obanlı ve üç ayrı yerde, aynı anda tahıl öğütülen tek değirmendi buradaki, civardan herkes un öğütmek için buraya gelirlerdi.
Aynı yerde bir de Pazar kurulur, üretici çiftçiler ürünlerini burada satar, celepler hayvan ticaretini burada yaparlardı!.. İşte, Başbakan Turgut Özal döneminde siyaseten (1985) Bayır kasabasına kaptırdığımız Hayvan Pazarı, taa o zamanlardan gelme tarihi bir pazardı!.. Her yer üzüm bağları ile kaplı, arazilerinde bolca ceviz, badem, incir, zerdali, ayva, erik, nar ve vişne ağaçları vardı.
Neyse... 1522 yılındaki padişah fetvası sonrasında, 'Sıtma Hastalığı' yüzünden kurulan yeni yerleşim yerinde, Evliya Çelebi'nin yazdığına göre 1.500 kadar ev bulunuyormuş. Nüfusu da 5 Bin ile 6 Bin kişi civarındaymış. Sıra sıra demirci dükkânları, nalbantlar, semerciler, kasaplar, zahireciler, berberler, terziler, ayakkabıcılar, bakkallar, kahvehaneler, fırınlar.
Köyün tadı-tuzu, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kaçtı!.. Okuyan ve ziraat dışında iş arayan gençler köyü terk etmeye başladı!.. Tütüncülük yavaş yavaş bitti, darbe sonrası 'Özal Politikaları' yüzünden tarım ve üretim bitti!.. Köydeki Pazar zayıfladı, esnaflar birer birer dükkânlarını kapattılar!.. Bir zamanlar 13 bakkal, 6 berber, 7 terzi, 6 semerci, 4 nalbant, 5 kahvehane, 4 lokanta, 6 ayakkabıcı varken, şimdilerde bunların ya biri, ya da ikisi kaldı!..
Benim köyüm; Selahattin Beyler, Ömer Ağalar, Celepler, Karcı Seyfiler, Zeybek dayılar, Gırobalı Memetler, Nalbant Süleymanlar, Terzi Nazmiler, Marangoz Hakkı Ustalar, Fırıncı Kâzımlar, Demirci Abdullahlar, Kâtip Şükrüler, Atıf ve Kâzım Hocalar, Süreyya Buğdaylar, Elektrikçi Necdetler, Şoför Rahmi ve Erollar, Sinemacı Süreyyalar varken güzeldi!.. Güzel köyümün o güzel insanları, tıpkı Yaşar Kemal'in 'Akçasazın Ağaları' romanında dediği gibi; "Beyaz atlarına binip, birer birer gittiler, bir daha geri dönmediler!.." Sakin KOŞAR.