BUGÜNKÜ KONUMUZ 'EKONOMİ!..'

 

Bugün size benim sahip olduğum ekonomi konusunda bir 'Epistemolojik' açıklama yaparak yazıma başlamak istiyorum. Tabii, bu akademik ve çok bilimsel açıklamayı herkesin tam olarak anlamasını beklemiyorum da; içinde bulunduğumuz durumdan vazife çıkartarak, biraz sizlerin de bu ekonomi konusunda 'Okullu' olmasanız da, artık birer 'Alaylı' olduğunuzu düşünüyorum.

Efendim; "Neo Klâsik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır!.."

Herhalde, buraya kadar ne demek istediğimi herkes anlamıştır?.. İyi, çok iyi!.. Öyleyse hemen alışık olduğunuz 'kemer sıkmaya' hemen başlayabilirsiniz, kemerlerde delik kalmadıysa, gidin bir ayakkabı tamircisine, acilen yeni ve moda delikler açtırınız!.. Çünkü bu ekonomik açıklamanın ülkemizde bir tek anlamı vardır; "Yine zam yağmuru başlayacak" demektir.

Geçenlerde bir arkadaşımın dükkânına alışverişe gitmiştim. Artık oğluna devrettiği dükkânda onu da otururken gördüm. İçeride birkaç kişi vardı; birbirlerine "Bana da bir poşet versene" deyip deyip, gülüyorlardı. Benim aval aval baktığımı gören arkadaşım olayı anlattı: "Geçenlerde yine böyle oturuyordum, köylü bir amca geldi, ezik bir tavırla oğlumdan bir poşet istedi. Poşeti alıp, kıvırarak hemen cebine katıp dükkânımızdan hızla çıktı. Ben bu amcadan biraz şüphelendim, merakla arkasından gittim. Adam bir zincir markete girdi, birkaç ihtiyacını kucağına alıp, kasiyer kızın yanına gitti, aldıklarının tutarını adama söyledikten sonra, kasiyer kızcağız; "Poşet istiyor musun amca?" diye sordu. Adam kaşlarını kaldırıp, bu işi çok iyi bildiğini gösterircesine; "Ne poşeti yahu, size o 25 kuruşluk poşet parasını verecek göz var mı bende!?" diyerek, biraz önce bizden beleşe aldığı poşeti gururla çıkarıp, aldıklarını içine koyarak çıkıp gitti!..

Ben de hemen dükkâna koşup oğlumu uyardım, bundan sonra bizden alışveriş yapmayan kimseye beleş poşet vermemesini tembihledim!.. Bu bizim kullandığımız poşetlerin maliyeti 40 kuruşa geliyor; ama artık ekonomiyi kavramış olan köylü amcam bile uyanmış, zincir markete 25 kuruşu vermemek için bizi kazıklayıp gidiyor!.. İşte oraya yazdım; 'Poşet ücreti 40 KURUŞ!..' diye. Çok şükür ben de ekonomist oldum gari, sana da bir Epistemolojik açıklama yapmamı ister misin Hocam? " dedi, beni de gülmekten yerlere yatırdı.

Görüyorsunuz işte, işini bilen insanlarımız, sayın Hazine ve Maliye Bakanımızın bu tür ekonomik açıklamalarını anlıyor, bundan büyük feyz alıyor, kendilerini geliştiriyorlar!.. Bakınız, bu açıklamalar sonrasında şekerin kilosu uçtu, benzin-mazot fiyatları 30 TL'ye dayandı, Dolar yine rekor üstüne rekor kırıyor, biz gariban emeklilerin aldığı "Korkusuz ve Sözcü Gazeteleri" bile 50'şer kuruş zamlandı!.. Eee, hani bizim maaşların gerçek enflasyon farkları, yeni banka promosyon paraları nerede!? Vallahi bir biz akıllanmadık gitti!.. Bana sorarsanız eğer; bendeniz M.Ö. 700 yıllarında parayı bulan 'Lidyalılar' öncesi devirlere dönmek istiyorum!.. Yani; 'Takas Ekonomisi' günlerine!.. O zamanlarda ne Banka vardı, ne Banker Bilo, ne faiz vardı, ne enflasyon, ne de sayın Maliye Bakanımız Nureddin Nebati vardı!.. Bir avuç buğday ile bir avuç tuz, bir parça et ile bir tutam çiçek-böcek takas edilir, herkes gül gibi geçinir giderdi!.. Şu Lidyalıların başımıza belâ ettiği hain 'Para' yüzünden, artık günümüz hayatı çekilmez hale gelmeye başladı be dostlar!..

Neyse, bugün de size Cahit Sıtkı Tarancı'nın 1935'te yazdığı "Akşam Vakti Deniz" şiiriyle veda edelim: "Bu akşam vakti deniz/ O bütün hasretimiz/ Sanki gelmiş de dile/ Nedametin sesiyle/ Çarparak kayalara/ Çarparak kafalara/ 'Yetmez mi?' diyor deniz/ Karada Çektiğiniz!?" Sakin KOŞAR.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI