ÇAKIRCALI MEHMET EFE'NİN 'DEFİNESİ' GÖKBEL'DE BULUNDU !..


İzmir'in Ödemiş İlçesi-Türkönü Köyünde 1872 yılında doğan 'Çakırcalı Mehmet Efe', 17 Kasım 1911 yılında Nazilli-Karıncalıdağ'da öldürülmüştü!.. 'Çakırcalı' lâkabı bir Yörük Aşiretinden gelen ailede, babası Çakırcalı Ahmet Efe de, Osmanlı ile barış yaparak düze inen eski ünlü Zeybeklerden biridir!..

Çakırcalı Mehmet Efe'nin babası Ahmet Efe, kendisine gizli emir verilen Boşnak Hasan Çavuş tarafından, bir su kenarında namaz kılarken, kalleşçe arkasından kurşunlanarak öldürmüştü!.. Bu sırada Çakırcalı Mehmet daha 11 yaşındaydı!.. Annesi Hatice tarafından, bu Hasan Çavuş'tan intikamını alması için, yıllarca beddualar ederek çocuğunu büyütmüş, eli silâh tutunca da; babasının eski silâh arkadaşı 'Hacı Eşkıya Mustafa' tarafından yetiştirilip, kendisine zamanın en iyi silâhlarını ve mermilerini de o temin etmişti. Dağa çıkacağı zaman gelince, yanına Hacı Mustafa, Çoban Mehmet, Harmanlıoğlu Ahmet, Kel Hüseyin, Koca Mehmet, Arap Mercan ve Kara Ali'yi alarak dağa çıktılar!.. Çetenin adı "Çakırcalı Mehmet Efe Çetesi" idi, Kamalı Zeybek, Rum Çeteleri ve Kıllıoğlu Çetesini dağlardan o silmişti.

Dağda yerlerini alınca, Osmanlı Zaptiyesine haber salıp, bu haberi verdiler, gelip kendilerini teslim almalarını söylediler!.. Bu cesurca, ama herkesi hayrete düşüren haber, Osmanlı içinde bomba gibi patladı!.. Herkesin aklında şu soru vardı: "Bu cesareti nereden buluyordu? Kendine çok mu güveniyordu bu Çakırcalı Efe, yoksa deli miydi?" diye soruyorlardı. Ancak, kısa sürede her çatışmadan sağ çıkmayı başardı, Osmanlı Zaptiyesini yıldırdı, İzmir ve Aydın yöresi zenginlerini haraca bağlayıp, fakirler için harcamaya başladı, halk onu çok sevdi!.. Onun tek amacı vardı; babasını kalleşçe öldüren Boşnak Hasan Çavuşu en kısa zamanda bulup, öldürmekti!..

Bu arada köprüler, çeşmeler, yollar yaptırdı, fukara gençleri evlendirdi, zulüm gören köylülere sahip çıktı, halkın bir numaralı 'Saygı Duyulan Efesi' olmayı başardı!.. Zaptiyeler köylere baskınlar yaptıklarında, Çakırcalı Çetesi Doğu'ya doğru gittilerse, köylüler onların Batı'ya gittiklerini söylüyor, Zaptiyeleri ters yönlerde boşuna aratıyorlardı. Bazen yürükler, develere yükledikleri yağ tulumları içinde efeleri dağdan dağa aşırıp, Zaptiyelerin arasından geçirip, öte tarafa bırakıyorlardı. 15 yıl boyunca dağda kalabilen dünyadaki tek eşkıya olan, bu sürede 1080 kişi öldürdüğü bilinen Çakırcalı, bu özellikleriyle de tarihe geçmişti!..

Çakırcalı Efe; Selçuk'tan Efes'e, Bozdoğan'dan Tire'ye, Çine'den Kavaklıdere'ye kadar, yörenin bütün zengin Toprak Ağalarını haraca bağlamış, Bozüyük Değirmeni'nde bir gece saklanarak, Gökbel'de Muğla Postası'nı soyup, İngilizlerin tütün ve ilâç yapımında kullandığı değerli bitkilerin kaçakçılığını yapanları korumaktan çok büyük paralar kazanmıştı!.. Muğla Postası da o gün, bu İngiliz tüccarların İzmir'deki gemilerine verilmek üzere götürdükleri 6 teneke altın para, iki küp de elmas-zümrüt ziynet taşları olduğu biliniyordu. Çakırcalı Mehmet Efe'nin ani ölümü yüzünden, bugüne kadar hazinenin nerede olduğu ne ailesi ve ne de yanındaki 'Kızanları' tarafından yıllarca bulunamamıştı!..

Şimdi aldığımız habere göre, Gökbel'deki kayalık bölgede, tam da 'Muğla-Aydın İl Sınırı' yakınlarında su yolu açan köylüler bu hazineyi tesadüfen bulmuşlar, ancak aralarında paylaşma sorunu çıkınca kavga edip-dövüşüp, en çok dayak yiyen kişi durumu Çine Jandarmasına bildirince durum ortaya çıkmış!.. Aydın ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanları ile Çine ve Yatağan Belediye Başkanları da bu haberi duyunca Çine'ye koşmuşlar, iki gündür bu hazinenin kendi sınırlarında olduğunu iddia edip, kendi İlçelerine ait Tapu ve Kadastro memurları eşliğinde bu hazineyi İlçelerine getirip, ısrarla korunaklı bir müzede sergileyeceklerini söylüyorlardı!.. Bakalım hazineyi kim hak edecek ve kim sahiplenecek!?

Muğla Postası'nda sadece vergi paraları, Osmanlı akçeleri vardı!.. Bu yalan haberi yemediniz herhalde değil mi? Çünkü bu nefis bir 'Muğla Çam Balı' değil, piyasadaki gibi uyduruk bir şeker balıydı!.. Aklım esti de, hınzırlık edip, geçende çıkan yazımı bir daha yayımladım, gelecek 01 Nisan'da görüşmek üzere, kih kih kiiihhh!...                      Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI