TDK Türkçe Sözlüğümüz 'Dolandırıcı' için şöyle diyor: "Birini aldatarak mal ve parasını alan kişi..." Yani, dolandırılan kişi 'aldatılmış' olarak mal veya parasını kaybediyor!.. Bu konuda bakınız 1950'li yılların ilk ve en ünlü dolandırıcısı olan, hakkında kitaplar yazılıp, sinema filmleri çekilen, okullara ders konusu olan meşhur "SÜLÜN OSMAN" diye biri vardı...
Onun fikrine göre ise; "Eğer bir dolandıran varsa, orada dolandırılmaya müsait, kendini çok akıllı zanneden, yapacağı alışverişle karşısındakini kendisinin kandırdığını sanan bir zavallı vardır!.. Dolandırma işi aslen; 'aldatayım derken, aldanma' işidir" derdi... Yine hep derdi ki; "Etrafta bu kadar kendini açıkgöz zanneden, 'kolay yoldan köşeyi dönüvereyim?' diye düşünen enayiler olmasa, ben bu kadar insanı dolandırabilir miydim?" derdi...
Şimdi şu meşhur futbolcuları ve birkaç hemşehrisini 'Dolandırdığı' iddia edilen özel bir bankanın Şube Müdiresi olan bayan "Seçil Erzan"ın '45 Milyon Dolar' civarındaki parayı çarptığı, üstelik hiçbir resmî banka yazışmaları yapmadan, parayı verenlerle beraber bu işi arabada, otel-kahve köşelerinde yaptığı günlerdir anlatılıyor... Peki, ne demiş dolandırdığı bu güya açıkgözlere (!) ; "Siz 1 dolar verip, benden 3 dolar alacaksınız, üstelik bu kazancı sizler, aylar-yıllar değil, sadece günler sonra alacaksınız!" demiş, sonuçta da 'Üçün/ Birini' almışlar, para sahibi güya uyanıklar (!) da bu teklife balıklama atlamışlar; genç, güzel, çekici ve bakımlı Seçil Hanımın oltasına 'Aç Sazanlar' gibi takılmışlar, 'Milyon Dolarlarını' kaybedince de, paralarını kurtarmak için 'Polise-Jandarmaya' değil de, devlet büyüklerine koşmuşlar, iyi mi?
Peki, bütün bunları duyup-öğrenince, içinizden şu meşhur 'Sülün Osman' büyüğümüzün dediklerine siz de hak vermediniz mi !? Bankacıyı dolandırayım derken, Bankacı Seçil'in çarşafına dolanmış olmuyorlar mı? Tıpkı o özel banka yöneticilerinin dediği gibi; bu işin bir 'tezgâh' olduğunu anlamak için çok ileri zekâya gerek var mı, 'orta zekâlı' biri bile bunu nasıl anlayamaz!? Şimdiye kadar kim böyle havadan para kazanmış da, bunlar kazanacaktı ki!? Merhum Özal dönemindeki 'Bankerler' bile bu kadar ileri gitmemişlerdi, yazık !..
Ulan bu ülkede gittikçe çoğalan sayılarda 'Askıda Ekmek' kuyruğuna girerlerken, Pazar sonları çürük sebze-meyve atıklarını toplayıp da evinde tencere kaynatırken, asgari ücretle çalışanlar ayaklarına sarılarak ağlayan çocuklarına kalem-defter-şeker-çikolata bile alamazken, bu "Milyon Dolarlar" nasıl havalarda uçuşuyor böyle!? Yoksa bizler başka dünyaların insanları iken, bunlar da başımıza Uzaydan zembille mi düştüler!? Ne kadar adaletsiz bir gelir şekli bu yahu!? Bunlara sebep olanların hesabı hangi seçimde ve hangi sandıkta sorulacak artık, bir fikri olan var mı !?
Öğretmen Okulunda okurken çok bilgili, yeterli ve yetenekli öğretmenlerimiz vardı, bize aynen şöyle derlerdi: "Evlâdım, bütün fabrikalar ham maddenin bol olduğu yerlere kurulur!.." Yıllardır başımıza çeşit çeşit 'Dolandırıcılar' çıkıyorsa eğer, demek ki burada 'Dolandırılmaya Müsait' birçok 'Ham Madde' insanımız da mevcut!.. Yoksa, Sülün Osmanlarla başlayıp, Selçuk Parsadanlar, Çiftlikbank Kurucusu "Tosuncuklar", Bankacı Seçil Erzanlar ve düzinelerle "Dilan-Engin Polat" gibi Fenomen aileler başımızda biterler miydi!? Ya son yıllarda ülkemizde yaşamak için sıraya giren dünyaca ünlü-para babası Mafyalara ne diyelim!? Her gün birileri ya yakalanıyor, ya da rakipleri tarafından öldürülüyor, bıktık-usandık artık bu onlara yaratılan müsait ortamlardan!.. Tek umudumuz da, gerçekten çok başarılı İçişleri Bakanımız sayın Ali Yerlikaya!..
Yazımızı, Cahit Sıtkı Tarancı'nın 1944'te yazdığı 'Yalnızlığımız' şiiriyle bitirelim bari:
"Koskoca Tanrı gökler ardında/ Beyler, Paşalar saltanatında/ Birçokları sefalet katında/ Mecnun'u, Leyla'sı vuslatında/ Kim yalnız değil ki hayatında/ Ya ölüler; serviler altında!.." Sakin KOŞAR...