Türkiye Cumhuriyeti 1950'de demokrasiye geçtikten sonra, aradan geçen şu 75 yılda nice Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar ve Siyasi Parti Liderleri gördü!.. Bazıları siyasetten çekilir çekilmez tarihin tozlu sayfalarında kaybolurken, espriyle ve mizahla gönüllerimize kazınan 'İsmet İnönü, Osman Bölükbaşı, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Erdal İnönü, Turan Güneş...' gibi siyasetçiler ise hiç unutulmadılar, hâlâ birçok muhabbette isimleri, yaptıkları espriler, söyledikleri güzel sözler hatırlanıp duruyor!..
---TBMM önündeki bir tören sırasında yan yana gelen merhum Turgut Özal; SHP Lideri merhum Erdal İnönü'nün bir deri-bir kemik halini görünce kulağına doğru; "Sayın İnönü, beslenmenize biraz dikkat ediniz, sizin halinizi gören bir yabancı, memlekette kıtlık olduğunu zannedecek yahu!" deyince, Erdal İnönü hemen o meşhur kıkırdaması sonucunda, Özal'ın davul gibi şişkin göbeğini işaret ederek; "He heee... Aman efendim, sizin şu halinizi gören de, bu kıtlığın tek sebebinin siz olduğunuzu hemen anlar, siz de biraz perhiz ediverin canım" der, Özal'ı fena halde ters köşeye yatırır...
---Kıbrıs Barış Harekâtını yapan Başbakan Ecevit'in harika Dışişleri Bakanı merhum Prof. Dr. Turan Güneş, seçimler zamanında bir Anadolu köyüne uğrar... Hemen misafirlere birer fincan kahve getirilir... Ancak, Turan Güneş'in fincanının kulpu kırıktır... Turan Güneş kahveciyi çağırır ve aynen; "Sen bu kırık kulplu fincanı hemen bizim CHP Genel Merkezine götür, orada anında buna uygun bir kulp bulur ve takarlar" der... Ne ince espri değil mi?
---Yıl 1966'dır... Bir yıl önce tek başına iktidar olan Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel ile CHP lideri İsmet İnönü, 10 Kasım günü Anıtkabir merdivenlerini çıkmaktadırlar... Tam yukarı çıktıklarında İnönü, Başbakan Demirel'in kulağına eğilerek; "Bu merdivenler kaç basamaktır, bilir misin?" diye sorar... Demirel, İnönü'nün hırlı durmayıp, böyle bir sürpriz yapacağını bildiği için hazırlıklıdır, hemen; "Bu merdivenler 42 basamaktır, yani merhum Atatürk'ün kurtuluş savaşını kazanıp, çok genç Cumhurbaşkanı olduğu 42. yaşının bir göstergesidir!" der, bu cevabı ile İnönü'yü de hayli şaşırtmıştır?
---Erdal İnönü, bir gün çalışma odasında fizik problemleri ile uğraşırken, eşi Sevinç hanım büyük bir telâş ve feryatla kapıyı aniden açıp, bağırır; "Yetiş Erdal, oturma odasında bir fare var!.." diye bağırır... Erdal İnönü çok sakin bir şekilde kıkırdar; "He hee... İlahi Sevinç, bana ne orada fare varsa, yoksa sen beni kedi filân mı zannediyordun yahu!?" der, Sevinç hanımı çok mahcup duruma düşürür...
---Demokrat Parti (DP) döneminde iktidarın en büyük baş belâsı, muhalefet partisi 'Köylü Millet Partisi' Genel Başkanı merhum Osman Bölükbaşı idi... En büyük mitingleri o yapar, sözünü hiç sakınmaz, iktidara demediğini bırakmazdı!.. Tam 8,5 saat konuştuğu Düzce Mitinginde en son halka; "Eyy benim samanı bol, danesi kıt milletim!.." diye hitap etmiş, kendilerini en iyi ve en çok dinleyen, ama en az oy veren halkına sitemde bulunmuştu...
O yıllarda sık sık radyo ve TV'lerde açık oturumlar olur, bütün liderler birbirleriyle tartışır, halk da ona göre bunları değerlendirip, oy verirlerdi... Ancak son yıllarda, özellikle AKP iktidarı zamanında bu uygulamadan vazgeçildi, herkes kendi çöplüğünde ötüp, hiç de yapıcı ve olumlu siyasi tartışmalar yapılmaz oldu!.. Demokrasiye uymayan bu uygulamaya derhal bir son verilmelidir!.. Bugün çağdaş dünya ülkelerinde ne zaman seçimler olsa, bütün siyasi parti liderleri, iktidar sahipleri, her çağırılan TV'lere gidip, çatır çatır rakip partilerle tartışıyorlar, çok da iyi sonuçlar alıyorlar...
Peki, bu niye bizde vazgeçildi... Bu tartışmalara sürekli çağrı yapmayı unutan muhalefet de büyük hatalar yapıyor!.. Israrla bu işin üzerine gidiniz, iktidarı buna razı ediniz, gelin bu ihtiyar dallama yazarınızı dinleyin, yoksa yine çok sağlıksız seçimler yapıp, yine çok kötü sonuçlar alacaksınız, haberiniz ola... Sakin KOŞAR...