FIKRALARDAN BİR DEMET...
---Temel işine giderken, yolda rüzgârın yukarı indirip kaldırdığı bir kâğıt bulur... Kâğıdı alıp inceleyen Temel, bunun bir 'Senet' olduğunu görür... Gayet düzgün bir yazıyla yazılmış, ama senedin son ödeme günü de bugünmüş... Ödenmesi gereken '35.000 TL' parayı hemen eşten-dosttan toplayan Temel, alacaklı adamı bulup, hem senedini vermiş hem de parayı ödemiş, gönül rahatlığıyla işine gitmiş...
Birkaç yıl sonra Temel yine işine giderken, yolda bir senet daha bulmuş, tarihine bakmış, yine son ödeme günü bugünmüş... Ödenecek miktara bakan Temel, borcun tam '450.000 TL' olduğunu görünce irkilmiş!.. Hınzırca etrafa göz atıp, senedi yavaşça kıvırıp da cebine koymuş ve 'Bit Pazarı'na koşmuş... Orada sahte bir pasaport çıkartarak, hemen yurt dışına kaçmış...
---Bir gün aynı koğuşun delileri toplanıp, tımarhaneden topluca kaçma planı yapmışlar... Lider olan deli planı anlatmış: "Yarın sabah erkenden toplanıp, önce birinci kapıyı, sonra ikinci kapıyı, en son da üçüncü kapıyı kırıp, hemen dışarı çıkacağız, oradan herkes istediği yöne kaçacak" demiş...
Ertesi sabah erkenden kalkmışlar, önce birinci, sonra da ikinci kapıyı kırıp koşmuşlar!.. Lakin, üçüncü kapıya vardıklarında, koca kapının ardına kadar açık olduğunu görmüşler!.. Lider deli hemen en öne geçip; "Plan bozuldu arkadaşlar, hadi herkes koğuşuna geri dönsün, marş marş!.." demiş, hepsi oradan koğuşlarına dönmüşler...
---Dursun, arkadaşı Temel'in bir eli çenesinde, acıdan kıvrandığını görmüş; "Ula Temal, dişin mu ağriyi?" diye sormuş... Temel şişmiş yanağını göstererek, başıyla 'Evet' diye tasdiklemiş... Dursun hemen akıl vermiş; "Ula Temal, ha benum her dişim ağrudığında ben gidip, karımın göğsüna başumu koyup, yüzümi okşatıyorum, ağrılarum hemen geçiyi!.." deyince, hemen Temel'in gözleri parlamış, arkadaşı Dursun'a; "Ula Tursun, ha bu ağru beni öldürecek ula, senin karı şimdi evde midur, ne olur ben de heman ona cideyum da!.." demiş...
---Akıl Hastanesi teftişine giden müfettiş, bir koğuşun önündeki koca çınar ağacı dallarında sallanan delileri görünce, hemen bir görevliyi çağırıp sormuş; "Ne yapıyor bunlar böyle!?" Görevli gülerek; "Efendim, onlar kendilerini 'Armut' zanneden akıl hastalarıdır" demiş... Bu sefer müfettiş, yerde boylu boyunca uzanmış, kımıldamadan yatan birini gösterip; "Ya bu ne halt ettiğini zannediyor!?" diye sorunca, bu sefer görevli; "Efendim, zamanla olgunlaşan armutlar yere düşer ya; onun da biraz yaşı geçkin, olgun armut olduğundan yerde yatıyor!.." demiş... Kafası atan müfettiş; "Ulan burada bir tane bile aklı başında adam kalmadı mı!?" diyerek, teftişi yarım bırakarak çekip gitmiş!..
---Zengin Yahudi'nin biri mahalleye koca bir giyim mağazası açar... Arkadaşı olan bir başka Yahudi de 'hayırlı olsun' demeye gider... Çaylar içilirken, ziyarete gelen Yahudi; "Bak dostum, sen buraya koca bir mağaza açtın ama, ticarette hesabının çok iyi olması lâzım, senin de matematiğin iyi midir?" diye sorar... Mağaza açan Yahudi gülerek; "Tabii ki iyidir, hadi bir hesap sor bakalım?" der... Arkadaşı hemen sorar: "Söyle bakalım; iki kere iki kaç eder!?" Kurnaz Yahudi biraz düşünür ve; "Eğer benden mal alıyorsan, iki kere iki 'Sekiz' eder!.. Haaa, bana mal satıyorsan, iki kere iki 'Üç' eder!.. Ama beni imtihan ediyorsan eğer, iki kere iki 'Dört' eder dostum!.." deyince, ziyaretçi Yahudi arkadaşının sırtını sıvazlayıp; "Sen bu hesapla daha çoook zengin olursun; hadi sana hayırlı işler, müşterilerine de Allah sabırlar versin inşallah" deyip gider...
Yazımızı bizim deli Orhan Veli'nin 'Dağ Başı' şiiriyle bitirelim bari: "Dağ başındasın/ Derdin, günün hasretlik/ Akşam olmuş/ Güneş batmış/ İçmeyip de, ne halt edeceksin!?" Sakin KOŞAR...