Dünyaca ünlü belgesel yapımcısı Paul Rosolie, bir deney kapsamında dev bir yeşil Anakonda tarafından yutulmayı denedi, ancak işler istediği gitmedi; kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!..
Paul Rosolie, 2014 yılında 'Amazon Yağmur Ormanları'nın yok oluşuna dikkat çekmek için dev bir yeşil Anakonda yılanı tarafından canlı canlı yutulmayı denedi ve bu anlara, Discovery Channel için hazırladığı, 'Eaten Alive' isimli belgeselinde yer verdi... Özel bir karbon fiber elbise giyen ve domuz kanına bulanarak yılanı baştan çıkarmaya çalışan Rosolie, bir saatlik mücadele sonunda işler ters gidince deneyi sonlandırmak zorunda kaldı. Belgesel, izleyicilerin dikkatini çekmeyi başarsa da hayvan hakları açısından eleştirildi... Bu sıra dışı deney, hem cesareti hem de etik boyutuyla tartışma yarattı...
Eaten Alive isimli bu tartışmalı belgeselde Rosolie, Amazon Yağmur Ormanları'nın ücra bir bölgesine giderek, devasa boyutlarıyla tanınan yeşil anakondanın izini sürdü. Yılanlar konusunda bilgili olmayanlar için şunu hatırlatmak faydalı olacaktır: Yeşil Anakonda dünyanın en büyük ve en ağır yılanıdır. Zehirsiz olmalarına rağmen Jaguar gibi büyük hayvanları ve eğer gözlerine kestirirlerse bir insanı dahi yutabilecek kapasitededirler...
Paul Rosolie, bu riskli girişim için özel bir karbon fiber elbise diktirdi. Söz konusu elbise kameralar, mikrofon, yüz maskesi ve ezilmeye dayanıklı malzemelerle donatılmıştı. Rosolie daha sonra domuz kanına bulandı ve yılana yaklaştı. Ancak, yılan onun istediği gibi davranmadı, yiyeceğiyle biraz oynamak istedi; onu sarıp, sıkmaya başlayınca, Rosolie kemiklerinin kırılacağını, elini-kolunu hareket ettirememeye başladı, bu yüzden deneyine son verip, yılandan kurtuldu... Ya kurtulamasaydı, acı içinde hayatından olacaktı!..
Son yıllarda 'Sosyal Medya Fenomenleri' bir miktar azıtmış bulunuyorlar!.. Daha çok takipçiye sahip olmak, biraz daha fazla para kazanmak, en meşhuru olmak uğruna, çoğu zati hayatını kaybediyor, kayboluyor veya ömür boyu sakat kalıyorlar!.. Herkese şunu hatırlatmak isterim ki; "Her canlı bir defaya mahsus olmak üzere bu güzel dünyaya gelir, belli bir süre yaşar, vade bitiminde de ölür ve yok olurlar!.. Bu çılgınca deliliklerle, bu büyük tehlikelere atılmanın bir anlamı var mı? Nasılsa kendiniz öldükten sonra, dünyanın en meşhur, en fazla takipçisi olan Sosyal Medya Fenomeni olsanız ne olacak, olmasanız kaç yazacak!? Canlıların ilk görevi hayatta kalıp, yaşamını sağlıklı şekilde devam ettirmek değil midir? Hissedemeyeceğiniz şöhret, harcayamayacağınız kadar çok paranın size ne yararı olacak ki; buradan götüreceğiniz sadece iki metrelik 'kaput bezi' değil mi !?
Günümüz insanlarında en çok güldüğüm kişiler; cep telefonu ile uğraşırken direğe çarpan, çukura düşenler!.. Cep telefonu ile selfie çekerken uçuruma yuvarlananlar!.. İnternette dolaşırken okuluna-işine-randevularına gidemeyenler, oradaki oyunlara dalıp, uyumayı bile unutanlar!.. Yeni nesil çağımız insanları böyle geliyorlar işte, bakalım sonunda ne olacak!?
Yazımızı bir fıkrayla bitirelim bari:
Yeni Din Kültürü öğretmeni sınıfta öğrencilerle tanıştıktan sonra, onlara bir soru sorar ve der ki; "Çocuklar kim Cennete gitmek ister bakayım?" diye sorar...
Bir öğrenci dışında bütün sınıf öğrencileri parmak kaldırırlar... Öğretmen merakla parmak kaldırmayan öğrenci yanına gidip; "Kızım sen niye Cennete gitmek istemiyorsun?" diye sorunca, öğrenci mahcup bir şekilde boynunu büküp; "Öğretmenim, ben evden gelirken annem sıkı sıkı tembihledi, okuldan sonra doğru eve gelmemi istedi, bu yüzden ben sizinle Cennete gelemem efendim, eve gideceğim!" demez mi... Sakin KOŞAR...