NATO ZİRVESİ BİZİM İÇİN 'ZAFERLE' Mİ BİTTİ !?

 Günler öncesinden hepiniz de duydunuz, sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Bu can bu bedende durdukça İsveç ve Finlandiya NATO'ya giremezler!.. Çünkü bunlar bizi yıllardır uğraştıran terör örgütlerine yardım ediyorlar, zirvede 'Veto' hakkımızı kullanacağız!.." diyordu değil mi?

Peki orada ne oldu? Biz 'Veto' hakkımızı kullanmaktan vazgeçtik, İsveç ve Finlandiya en hızlı şekilde NATO'ya tam üye yapılacaklar, bu tam üyelikten sonra canları isterse eğer, bizim isteklerimize öyle cevap verip, bazı teröristleri teslim edecekler, güya yardımlarını da tamamen kesecekler (miş) ? Ya teröristleri vermez de, yardımları da kesmezlerse biz ne yapacağız? İşte burada elimizde net bir şey yok, herhalde yine avucumuzu yalayacağız!?

'Dörtlü Zirve' imzalandıktan sonra, bizim bildiğiniz 'yandaş basın' yine zafer naraları atmaya başladılar: Sabah Gazetesi yazarı Melih Altınok sallıyordu; "Anahtar R. T. Erdoğan'ın elinde!.. PYD/ YPG ve FETÖ, terör örgütü olarak kabul ettirildi!.." diyordu. Yine Sabah yazarı Mehmet Barlas atıyordu; "Zirvede en çok konuşulan lider R. T. Erdoğan oldu!.. Tezlerini İsveç ve Finlandıya'ya kabul ettiren Erdoğan, bunlara vetoyu kaldırdı!.. YPG/ PYD ve FETÖ, ilk kez NATO belgelerine girdi!.." diye ortalığı yıkıyorlardı.

Peki, madem bunlar 'terör listesine' girdiler, İsveç ve Finlandiya bize ne zaman bu ellerindeki teröristleri teslim edecekler? ABD bir daha bu PYD/ YPG'ye kamyonlar dolusu silâh vermeyeceğine dair elinizde bir belge var mı? İki ülke de istediğini aldı, Amerika da bundan memnun!.. Bu iki ülke NATO'ya tam üye olacaklar, istediklerini aldılar, hani bizim elimizde böyle net bir kazanç var mı!? Hani parasını peşin ödediğimiz 'F-35' savaş uçakları verilecek mi!? Hayır!.. Öyleyse bu neyin zaferidir ey Mehmet Barlas ve Melih Altınok!? Yoksa bunlar bizim bilmediğimiz şekilde, yakında mübarek Kurban Bayramımız var diye, gidenlerin ceplerine, geleneğe uyup da üç-beş 'Avro-Dolar' bayram harçlığı koydular da, siz buna mı seviniyorsunuz beyler!?

Ya imza sonrası İsveç yetkililerinin; "Biz Erdoğan'a boyun eğmedik!.." Finlandiya yöneticilerinin de; "Biz Türkiye'ye hiçbir taviz vermedik!.." açıklamalarının anlamı neydi?

Hatırladınız mı, 2016 yılında AB müzakereleri için tarih verilince, zamanın Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek gündüz vakti havai fişekler attırmıştı!.. Yine aynı Melih Gökçek, Sözcü gazetesinin 'Hınzır' ekonomi yazarı sayın Murat Muratoğlu'nun bir şakasını gerçek zannedip; "Adıyaman'da iki 'jelibon' kuyusundan, 6 Milyar Dolarlık jelibon rezervi bulundu!.." sözlerine, TV sunucusunun; "Bu bir fake olmasın efendim?" sözlerine itiraz edip; "Yok yok, fake (düzmece haber) değil, resmi şey" diye övünmüştür!..

Bu ve benzeri örneklerden de anlaşılıyor ki; bu iktidarın övünecek, tutunacak bir dal aradığı, uçan kuştan bile medet umduğu anlaşılıyor? Ama, bunca pahalılık ve maaşların yetersizliği karşısında, cepler ve tencereler boşken, halkın yeniden desteğini alabilirler mi? Merhum Demirel de sık sık; "Bu boş tencereler kaç iktidarın sonunu getirdi, sayısı heç belli değeldir, sonuçta eden bulur, tencereyi boşaltan gider!" der dururdu, bilirsiniz. Artık hep ekmeğini yedikleri 'algı yaratma' işi de, artık halk tarafından yutulmuyor gibi görünüyor?

Neyse, bugün de sizlere büyük ozanımız Yunus Emre dizeleriyle veda edelim:

"Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin - yüzün yumaz değil!..// Yol odur ki doğru vara/ Göz odur ki, Hak'kı göre/ Er odur, alçakta dura/ Yüceden bakan göz değil!..// Yunus bu sözleri çatar/ Sanki balı, yağa katar/ Halka matahlar satar/ Yükü gevherdir, tuz değil!.."                               Sakin KOŞAR.                        

YAZARIN DİĞER YAZILARI