Geçtiğimiz 28 Haziran 2025 Cumartesi günkü haberlerde Orman Bakanlığı açıkladı: "Şu anda ülke genelinde tam 150 orman yangını devam ediyor, yangın söndürme ekiplerimiz var güçleriyle çalışıyorlar!" dedi... Aynı haberde, orman yangınlarının tam % 83'ünün 'İnsan Hatası Kaynaklı' çıktığını da söylüyorlardı!..
Yahu, yıllardan beri halkı uyarırlar; "Anız yakmayın!.. Yaz aylarında ormanda piknik yapıp, orada mangal ve ateş yakmayın!.. Cam şişeleri orman içlerine atmayın, güneş ışığında mercek görevi gören bu cam şişeler, yangınların çoğuna sebep oluyor!.. Zaruri olarak ateş yaktığınız zaman, ateşin çevresini taşlarla duvar örün, işiniz bitince ateşin söndüğünden emin olarak oradan ayrılın!.. Şu sigara zıkkımını iyice söndürmeden, araba ve ev pencerelerinden aşağılara sakın atmayın!.. Havai fişek atmayın!.." der dururlar değil mi? Peki, bizim aziz milletimiz bu eğitim ve tembihlere ne kadar uyar!? Yine Orman Bakanlığı aynı haberinde, yangın bölgelerinde '17 tane şüpheli şahıs yakalandı' da diyordu...
Hani var ya; sizleri bilemem tabii de, ben şu 'İdamların' tamamına şiddetli karşı olan biriyimdir!.. Ama bu orman yangınlarını gördükçe, eğer bunu yakanlar kesin yakalanmışsa, yemin olsun sırf bunlar için 'idam cezası geri getirilsin' demeye bile başladım!.. Neden !? Çünkü orada sadece orman yanmıyor ki; "Kurdu-kuşu, tavşanı-tilkisi, karıncası-kaplumbağası, zeytinlikler-meyve bahçeleri, evler-damlar-ağıllar, keçi-koyun-sığırlar-arılar" da yanıyorlar!.. Yani bu yangın, 'toptan imha' görevi gören bir yıkıma sebep oluyor!.. Bu yangınları bile-isteye çıkaranlar niye affedilsinler ki, kendilerini de hiç acımadan ateşe atmak gerekmiyor mu!?
Bizim çocukluğumuzda meşhur 'Göktepe Yangını' çıkmış, tam bir buçuk ay dağlarımız yanmıştı... O yıllarda böyle ekipler değil, halk yangına götürülür, karşılığında ucuz odun ve kereste verilirdi... Jandarma yaşlı babamı da bu yangına götürmüş, bir hafta sonra eve gelişini hatırlıyorum: "Zayıflamış, şapkasının ve ceketinin yarısı yanmış, eli-yüzü kapkara is-kömür karası, kaş ve kirpikleri yok, torbasında birçok 'Birinci Sigarası ve İki Somunla" çıkagelmiş, kendisini tanıyamamıştık!.. O yıllar öyleydi, ama bu kadar çok yangın da olmazdı...
Hiç unutmam; 15 yıl kadar önce 'Muğla Belediye Festivali' vardı... Sayın Dr. Osman Gürün Belediye Başkanımız idi... Festivalin üçüncü gününde, "Nail Çakırhan Kültür Merkezi" bahçesinde bir oturum düzenlendi; ünlü şair Sunay AKIN, Prof. Dr. Şadan Gökovalı hocamdan sonra sahneye çıkmış, saat de 22.00 sularıydı.. Konuşmasından birkaç dakika sonra, festival şenlikleri içinde Belediyemiz yüzlerce havai fişek attı, gökyüzü gündüze dönmüştü ama; Sunay Akın sahnede donup kaldı, ağaçlarda tüneyen bütün kuşlar telaşla havalandılar, fişek sesleriyle uyanan çevre evlerin çocukları, balkonlarda avazı çıktığı kadar ağlıyorlardı!.. Biz de sahne önünde merhum Şadan Gökovalı, Ünal Türkeş, İbrahim Ergin ve ben, aynı yerde otururken, Sunay Akın'ın bu hayret ve şaşkınlığına yakından tanık olup, en az kesintisiz 5 dakika sahnede kızgın ama, heykel gibi kalakaldığını görmüş, biz de çok kızmıştık!..
Geç vakit Yatağan'a dönerken birden aklıma geldi; hemen Belediye Başkanımız sayın Osman Gürün'ü telefonla aradım, Gökova'ya yemeğe gideceklerini bildiğim için; "Başkanım, Sunay Akın Bey yanınızda mı?" deyince, hemen; "Evet, yanımda, hayrola Sakin?" dedi... Ben de; "Telefonu ona verir misiniz?" dedim ve Sunay Beye; "Bakınız Sunay Bey, Başkanımın kendi telefonundan, O'nu size şikâyet ediyorum; bizi dinlemiyorlar, lütfen bir de siz söyleyin de, sakın bir daha Belediye şenliklerinde havai fişek atmasınlar, iyi ki yangın çıkmadı ama, diğer sonuçlarını siz de sahnede gördünüz işte!.." demiştim...
Evet, bugün ülkemizin Batısından Doğusuna, Kuzeyinden Güneyine, tam 150 yangın birden devam ediyor!.. İzmir-Aliağa'da, Antalya'da, Söke'de, Marmaris'te, Urfa ve Diyarbakır'da... Yeter ama yahu, atalarımız bu yurdu bize böyle mi teslim ettiler!? Biz yeni nesillerin yüzüne nasıl bakacağız, artık biraz dikkat ve duyarlılık lütfen!.. Sakin KOŞAR...