Ağrı İlimizden gelip, Ankara-Eskişehir istikametine giden bir yolcu otobüsü, 09 Ağustos 2024 Cuma günü sabaha karşı Polatlı İlçesi'nde üst geçit beton direğine çarptı, yarısına kadar olan bölümü ikiye bölündü: İlk belirlemelere göre "9 kişi öldü, 26 kişi yaralandı!.." Üst geçit köprüsü altından geçerken bile otobüsün süratinin '140 Km.' civarında olduğu sanılıyor? Yoksa, o geçide girerken 'meskun mahal sınırı' olan '40-50 Km.' süratte filân olsa, otobüste bu kadar hasar oluşmaz, bu kadar can kaybı da yaşanmazdı?
Arkadan gelen bir otobüs şoförü ve kaza geçiren yolcuların ifadelerine göre, daha üst geçit mahalline gelmezden 3-5 Km. kadar mesafeden beri, otobüsün sağa-sola hamleler yaptığını, şoförün 'Uykusuz' olabileceğini söylemişler... İnsanlarımızın tepkisizliğini burada da görüyoruz: Madem bunu fark ettiniz de, şoförün yanına gidip niye uyarıda bulunmadınız, neden bu yalpalamanın sebebini sormadınız ki!? Sizin canınız bu kadar mı ucuz kardeşim!?
Bu ülkenin tüm vatandaşları gibi, bizler de zaman zaman uzak yerlere otobüslerle gidiyoruz!.. Hiç birimizin, bu devletin üst yöneticileri gibi özel uçak ve özel helikopterlerimiz yok, önümüzde-arkamızda onlarca 'Koruma' gurupları yok, her yere özel otomobillerimizle gidemiyoruz: Ne o yollarda harcanan benzin-mazotu karşılayabiliyoruz, ne de uzun yol sürücülüğüne tahammül edebiliyoruz!.. Mecburen bu otobüslere binmemiz gerekiyor!.. Ancak, bizim de böyle yolculuklarda bazı tedbirler almamız, can güvenliğimiz için şarttır!..
Örneğin ben; hiçbir zaman otobüsün en önünden veya en arkasından bilet almam!.. Pencere kenarlarından hep uzak dururum!.. Kemerimi mutlaka bağlar, gideceğim yere kadar uyanık durmaya gayret ederim!.. Olumsuz bir şey dikkatimi çektiğinde, vakit geçirmeden muavin veya şoföre bunu mutlaka söylerim!.. Bazıları bu işe kızsa da, ben aldırmam!.. Çünkü çok iyi biliyorum ki; bu otobüs kazalarının çok büyük bir bölümü 'Şoför Uykusuzluğu' yüzünden meydana gelir!.. Ben canımı yolda bulmadım ki, ne diye müdahale etmeyecekmişim!? Kazaların çoğunda önde oturanlar, arkadan çarpmalarda da, arkada oturanlar öncelikle aramızdan ebediyen ayrılırlar veya olmadık sakatlıklara uğrarlar!? TV'de konuşan 'Tüm Otobüsçüler Derneği' Başkanı da; "Otobüslerde bir şoför sorunumuz var, Bakanlık bu işe bir el atmalı artık" diyordu...
Ben şimdiye kadar hiç uçağa-helikoptere de binmedim!.. Çünkü, ayağımın veya tekerleklerin yerden kesilmesi sonucu, "havada hiçbir güvencemin olmayacağı" düşüncesinden beynimi kurtaramıyorum!.. Denizde de ayaklar yerden kesiliyor, ama iyi yüzme bildiğim için kurtulma şansım olduğunu düşünüyorum? Sırf bu yüzden, 2010 yılında Kıbrıs'taki her yıl düzenlenen o meşhur 'Gazeteciler Gecesi'ne merhum Ünal Türkeş büyüğümle ben de davet edilmiştim... Feribotla değil de, 'Uçakla' gidileceğini öğrenince, o çok istediğim geceye gidemedim, bizim Muhabir Mustafa Aktaş'ı gönderdim, dönüşünde bana sıkıca sarılarak aynen şöyle demişti: "Çok sağol Sakin ağabey, böyle bir iyiliği bana bugüne kadar babam rahmetli bile yapmamıştı, dile benden ne dilersen gari" demişti, o yürekten şükranını hiç unutamam...
Peki, ülkemizde bunca otobüs kazası oluyor, bunca insanımız ölüyor veya sakat kalıyor!.. Siz hiç bizim Ege yolları dışında, özellikle Doğu-Güneydoğu yolculuklarında; "otobüste kaç şoför var, muavin neyin nesi, direksiyondaki şoför uykusuz mu, bütün yolculara 'hayat sigortalı bilet' verilmiş mi" diye bir denetime rastladınız mı? Bazen 'alkol kontrolü' yapılır, yolcuların bazılarına kimlik sorulur, hepsi budur!..
Biraz önce bir haber düştü: Diyarbakır-Kulp İlçesi İslâmköy Mahallesi'nde bir İmam, başka bir İmamın karısını Şanlıurfa'ya kaçırmış, yakalanan İmam tutuklanmış, kadın da korumaya alınmış... Kadının yakınları, kaçıran İmam için 'Ölüm Emri' çıkarmışlar... Neyse... Bu haberin devamını en iyisi siz internetten bulup da okuyunuz gari, çünkü bana ayrılan yetersiz arsamız bitmiş, gelecek yazıda buluşmak üzere... Sakin KOŞAR...