SEN NELERE KADİRSİN ANADOLU TOPRAKLARI !?

 


Tarihi gerçek tarihçilerden öğrenenler bilirler; M.Ö. 356 ile M.Ö. 323 yılları arasında yaşamış olan Makedonya Kralı 'Büyük İskender' Yunanistan'dan başlayıp, taa Hindistan'ın Kuzey Batısı' na kadar uzanan topraklar üzerinde, 'Antik Dünyanın En Büyük İmparatorluğunu' kurmuştu... 33 yıllık kısa ömrü ve sadece 13 yıllık Krallığı zamanında, insan aklına ve hafızasına sığmayacak kadar büyük işleri başarmış, o günün koşullarına göre, en son sayısı '150 Bini' bulan eğitimli ordusuyla, hiçbir savaşı kaybetmeden, önüne gelen her devleti zapt ederek Hindistan'a varmış, kendi adıyla anılan tam 20 şehri kurarak Yunanistan'a geri dönmüştü!.. Bugünkü İskenderiye, İskenderun şehir isimleri de o zamandan günümüze gelmişti!.. Biraz daha ömrü olsa Mısır ve Arabistan'ı da işgal edip, yeni kuracağı devasa devletin Başkenti olarak da "Babil" şehrini düşünüyordu, erken ölümü buna mani oldu!..

Makedonya Kralı Büyük İskender'in babası Makedon Kralı II. Filip ve annesi de Epir Kralı I. Neoptolemus'un dünya güzeli kızı 'Olympios' idi... 16 yaşına kadar zamanın en ünlü bilgini 'Aristo'dan ders almış, bir soylu veliaht ve asker gibi yetiştirilmişti... Babasının sağ gözü kör, alkolik, ama savaşçı bir kraldı!.. Annesi ise kimse tarafından tam anlaşılamamış, güzelliğine herkesin hayran olduğu, büyük gizemler taşıyan, bakımlı, zeki ve tehlikeli bir kadındı!.. Kocasıyla pek araları yoktu, o kendi odasında çeşitli yılanları ile yaşar, oğlu İskender'i de sürekli babasına karşı kışkırtır, fırsatını bulunca onu hiç acımadan öldürmesini tembihler dururdu!.. İskender ise annesinin bu tehlikeli düşüncelerinden sürekli kaçardı!..     

İskender 20 yaşına geldiğinde, annesi onu çağırdı ve şu inanılmaz sırrını açıkladı: "Bak oğlum, bu Kral II. Filip senin gerçek baban değil, ben evlendiğimiz gün babandan değil, 'Tanrı Zeus'tan hamile kaldım, sen Tanrı Zeus'un oğlusun ve sen de aslında bir Tanrısın!.." dedi... Kulaklarına inanamayan Büyük İskender, günlerce bu söylenenlerden dolayı deliler gibi ormanda dolandı durdu... Annesi, oğlunun Kral II. Filip'i öldüremeyeceğini anlayınca, Kralın Muhafız Alayı Komutanını kadınlık becerileriyle ayarladı, Arena'daki bir törende binlerce kişinin gözü önünde bıçakla öldürttü, konuşmaması için, Komutan da Arena dışında derhal öldürüldü!.. Orada hemen Büyük İskender'in yeni Makedonya Kralı olduğu yine annesi tarafından ilân ettirildi, 20 yaşında böyle Kral oldu...

Zaten çok eğitimli ve bilgili olan İskender, annesinin kulağına fısıldadığı 'Sen de Tanrısın' sözlerini hiç unutmadı, Kral olarak Tanrı'ya yakışır büyük işler yapmak üzere, bu hâlâ tarihlerin yazdığı başarıları gösterdi!.. Bugün filmleri çevrilen, tiyatro eserleri yazılan ve sahnelenen, okullarda dersleri okutulan 'Büyük İskender Efsanesi' işte böyle doğdu!.. Kafalardaki şu soru ise hiç bitmedi: "Acaba Büyük İskender 60 veya 70 yaşlarına kadar yaşasaydı, daha neler yapar, nereleri zapt eder, geriye nasıl bir İmparatorluk bırakırdı!?" Biz Türkler de aynı soruyu Atatürk'ümüz için; "Acaba 10 sene daha yaşasaydı, ülkemiz bugün nasıl olurdu?" der dururuz ya, hani insanlarımız pek haksız da sayılmazlar değil mi?

Tabii, Büyük İskender tarihi ile ilgili elimizde çok fazla belgeler yok, bunların çoğu biz insanlar tarafından sonradan uydurulmuş efsaneler de olabilir? Tıpkı Eski Yunan Tanrı ve Tanrıçaları gibi... 6'sı erkek Tanrılar, 6'sı da kadın Tanrıçaların akıl almaz efsaneleri anlatılır durur: "Hepsi Olimpos Dağı'nda yaşar, istedikleri zaman dağdan dağa uçar, istediklerini yok eder, istediklerini de var ederlermiş... En büyük Tanrı Zeus, hepsinden güçlüymüş, kimse ona karşı gelemezmiş" denilir durur ya... O zamanın uyanık Tanrı ve Tanrıçaları, kendilerine inanan zavallı insanları köle gibi kullanmış, beleşe çalıştırarak devasa tapınaklar yaptırmış, her gün yiyip-içecekleri bu tapınaklara taşınmış, onlar zevkin zirvesine ulaşırken, inanan insanları da karıncalar gibi ezip durmuşlar ya? Bunu ben hep merhum Prof. Dr. Şadan Gökovalı hocama sordum durdum, bunlara hiç inanmadığımı söyledim!..

Bir gün beni telefonla arayıp; "Yahu Çocuk, bunlara ben de inanmıyorum ama tarihe mal olmuşlar, insanlar bunların maceralarını seviyorlar, biz de bu Söylenceleri (Efsaneleri) siz yeni nesillere aktarıyoruz!.. Gerçekten 12 Tanrı var idiyse, şimdi nerede bu 'Ölümsüz' denilen yaratıklar!?" dedi, merhum Hocam beni de böylece rahatlatmıştı...                Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI