SİYASETTE 'LİDERLİK' BÖYLE BİR ŞEY Mİ !?


Geçen yıl Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde, "Altılı Masa" denilen Millet İttifakı içinde yer alan eski İYİ Parti lideri sayın Meral Akşener diyordu ki; "Sayın Erdoğan'ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor!.. Sayın Bahçeli ile öyle bir kumar masası kurdular ki, her seferinde Saray desteğinde kumarı onlar kazanıyor!.. Ama bu böyle gitmeeezzz!.." derken; sayın Erdoğan da basın önünde öfkeyle şöyle cevap veriyordu: "Benim adım Tayyip, soyadım da Erdoğan!.. Herkes beni ağzına alırken dikkatli olsun, haddini bilmeyenlerin, zamanı gelince hadleri bildirilir, bunu unutmasınlar!.." diyordu...

Yine o seçim çalışmaları sürerken, 'Altılı Masadan' birden kalkıp gidip, ortalığı karıştıran, üç gün sonra da hiçbir şey olmamış gibi geri dönen de sayın Meral Akşener değil miydi!? Kaybedilen seçimin 'Sebebi ve Suçlusu' olarak gösterilmekten bunalınca, partisinin kongresinde Genel Başkan adayı bile olmadı, adaylardan desteklediği sayın Musavvat Dervişoğlu Genel Başkan oldu, Meral Hanım ise tıpkı bizim Bay Kemal gibi; "Beni Sırtımdan Hançerlediler!" şeklindeki suçlamasıyla herkese küserek çiftliğine çekildi, kendi partililerinin telefonlarına bile şimdiye kadar yanıt vermemişti!.. En deneyimli gazetecilerden olan sayın Orhan Bursalı bile, seçimi Meral Hanımın kaybettirdiğini defalarca yazmıştı...

Son birkaç haftadır birkaç cenaze töreninde görüldü, saçlar sarıya boyanmış, giyimde açık renkler tercih edilerek bir miktar imaj değişikliği yapmış halde ortalıkta görünmeye başlamıştı ki; Beştepe Sarayının İletişim Başkanı Fahrettin Altun sosyal medyasından bir mesaj geçti ve sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Meral Akşener'in, 05 Haziran günü saat 17.00'de Sarayda görüşecekleri haberi herkesi hayrete düşürdü!? Partisinin de haberi olmadığı açıklandı... Ankara'da görev yapan büyüklü küçüklü bütün basın mensupları Saray önüne yığıldılar, bir görüntü almak, bir açıklama sözü duyabilmek için beklemeye başladılar!..

Kimine göre 40 dakika, kimine göre 1,5 saatlik görüşme sonrasında hiçbir açıklama yapılmadı, sadece İletişim Başkanlığının uygun gördüğü iki-üç fotoğraf kendilerine verildi, bu görüşme de, bundan önceki pek çok anlaşma ve görüşmeler gibi, sanki bir 'Devlet Sırrı' olarak orta yerde kalakaldı!.. Ancak; sarı saçlar, açık pembe ceket, beyaz gömlek ve tipi değişmiş gözlük ile görüntü veren Meral Hanım, birçok insanımız tarafından eski Başbakanlardan sayın Tansu Çiller'in imajını taklit etmiş olarak değerlendirildi!.. Bizim komşu kadınlar bile, bir an için sayın Erdoğan'la Sarayda görüşenin Tansu Çiller olduğunu sandıklarını söylüyorlardı...

Ancak, ertesi günü sabah, gazeteci Sabahattin Önkibar diyordu ki; "Ben siyasetçi olarak Meral Hanımı hiç ciddiye almadım, hiç ciddi de bulmadım!.. DYP, MHP'ye gitmiş, AKP'nin ilk kurucularından biri ve İYİ Parti olmak üzere, tam dört parti değiştirmiş insana nasıl saygı duyulur ki!? 'Altılı Masayı' sayın Erdoğan için devirmişti, sonra güya Kılıçdaroğlu'nu seçtirmek için çalıştı, öyle mi? Siz buna inandınız mı? O hep FETÖ tehditleri altında Tayyip Bey için çalışan bir siyasetçi olarak anılacaktır!.. Dünkü Saray görüşmesinde de, bana göre ya bir Büyükelçilik, ya da Cumhurbaşkanı Yardımcılığı teklif edilmiştir, kabul edip etmeyeceğini ileride hep beraber göreceğiz inşallah!.."

Her şey bir yana, bütün Türkiye'nin dikkat kesilerek izlediği o Saraydaki toplantı sonrasında, bu iki liderin de bu halka birkaç cümlelik açıklama yapması gerekmez miydi, ha!? Demokrasiye ve halka saygı bu mudur? Bu halktan neyi ve neden gizliyorsunuz ki !? 

Gözlerde çok büyütülen o toplantı beni hiç ilgilendirmiyor, güncel olduğu için mecburen yazdım!.. Dünkü fotoğraflara bir daha baktım da, nedense aklıma hemen ünlü şairimiz merhum Can Yücel'in, sayın Çiller'in isteği üzerine, Datça'daki evinden yaka-paça alıp götürdükleri zaman, kendisi için bir şiir yazmasını rica edince, onun yüzüne karşı öfkeyle söylediği iddia edilen, o meşhur şiiri geliverdi: "Sarı saçlı güzel kadın/ Sarı saçlı güzel kadın/ Sarı saçlı güzel kadın/ Anasını s....n bu vatanın!.."                        Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI