Su, Su, Su !..

             Su,  Su,  Su !..

Canlı yaşamının 'olmazsa olmaz' üç koşulu vardır: "Hava-Su-Gıda..." Bunlardan biri eksik olursa, canlılar yaşayamaz, kısa sürede ölüp kara toprağa karışıverirler!..

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde tam 11 sayfa yer ayrılan 'Su' sözcüğünün anlamı: "İki hidrojen ve bir oksijenden oluşan, oda sıcaklığında sıvı durumunda bulunan renksiz, kokusuz, tatsız madde" şeklinde tarif ediliyor... "Su askısı, su aygırı, su baldıranı, su tavuğu, su yılanı, su bardağı, su basıncı, su bilimi, su çıkrığı, su bidonu, su kemeri, su kamışı..." gibi, dilimize girmiş birçok sözcük ve isimler vardır!.. Ancak, 'su kamışı' ile başka kamışları birbirine karıştırmayınız, aman ha !..

Her girdiği kabın rengini alan, kokusuz, tatsız, renksiz olan bu mucize doğal içeceğimiz, canlı yaşamının her yerinde kullanılır!.. Öteki canlılara bir sözüm yok da; biz insanlar yaratılış itibariyle doğuştan daha zeki, daha çalışkan, kendisi ve ailesinin geleceğini düşünen ve ona göre planlar yapıp, stok yapıp, çok daha uzun yıllar yaşayıp, daha fazla nüfusça çoğalıyoruz!.. Dünya canlı yaşamına bir baktığınızda, diğer canlılar sürekli azalıp, hatta bazılarının ırklarının tamamen yok olduğunu gözlerken, sadece insan nüfusu yıldan yıla artmaktadır!..

Bir de biz insanlarda doğuştan var olan "sahiplenme, sadece benim olsun, en zengin ben olayım" hırsları yüzünden, biz insanlar bu dünyayı gereğinden çok fazla tahrip ettik, etmeye de devam ediyoruz!.. Bunun sonucunda ne oldu: Temiz havamızı zehirledik, su kaynaklarımızı azalttık, göl ve nehirlerimizi kuruttuk, denizlerimizi kapasitesi üzerinde kirlettik, atmosferdeki 'ozon tabakasını' deldik, Kuzey ve Güney Kutbundaki buzulların erimesine sebep olup, günden güne havaların daha sıcak olmasına sebep olduk!..

Eski yıllarda, bazı çöl filmleri dışında 'Susuzluğun' ne olduğunu bizler hiç düşünmezdik!.. Her yerden kaynak suları akar, hayır çeşmeleri 24 saat su akıtır, dağ - ova - yaylalarımızda akan sayısız çay ve dereden geçilmez, çevrede yaşayan insanlar buralardan bol bol balık da yerlerdi... 5 ile 10 metre kazılan her yerden buz gibi kuyu suları çıkardı!.. Şimdilerde etrafımız, suları tamamen tükenmiş 'Kör Kuyulardan' geçilmez oldu!.. Bu işe çözüm için insanoğlu 'Barajlar' yapmaya başladı; etrafta boş akan birkaç dere-çay-nehir de bunlar yüzünden kurutuldu!.. Veee ilk olarak 1987 yılında Ortadoğu'daki kuraklıklar yüzünden, komşu ve Müslüman ülkeler bile birbirine girmeye başlayınca, zamanın Başbakanı merhum Turgut Özal ilk defa çıkıp; "Sevgili vatandaşlarım, bundan sonraki bütün savaşlar ve hatta 'Üçüncü Dünya Savaşı' bile 'SU' yüzünden çıkacaktır!.. O bakımdan sahip olduğumuz sularımızı korumaya almalıyız!" demişti, ben bunu hiç unutamadım...

Ve geldik 2025 yılının Temmuz ayına!.. 22, 23, 24, 25 ve 26 Temmuz günlerindeki 42 derece ile 45 derece arasındaki sıcaklıklar hepimizi mahvetti, aramızdan kriz geçirenler ve hatta ölen tansiyon hastası insanlarımız oldu!.. Ben 75 yaşındayım, bugüne kadar böyle yüksek sıcaklıkları hiç görmedim!.. Bizim çocukluğumuzda köyümüz Bozüyük'te 'Tütüncülükle' geçinilirdi!.. Temmuz ayı da, 'tütün kırma-dizme-kurutma' işlerinin en yoğun olduğu aydı... Ama insanlar o sıcakta çalışmaktan şimdiki gibi hiç sıkılmazlardı!.. Herkes işini yapar, o sıcaklarda bizim Bozüyük Pazarı yine dolar-taşar, çevre köyler buraya akarlardı!.. Biz çocuklar ise, işlerimizi bitirince hemen köyün çevresindeki dört çaya koşar, tertemiz ve epeyce canlı akan o sularda yüzer, balık tutar, söğütlerden düdükler yapardık!.. Hani nereye gitti o güzelim akan çaylar, o lezzetli balıkları, o normal sıcaklara ne oldu!? Geçen 60 yılda dünyamız bu hale geldiyse eğer, bundan sonraki yıllarda, gelecek nesil çocuklarımızın çekecekleri var demektir!.. Evet, suçlu nesil bizleriz, onlara iyi ve yaşanılır bir dünya bırakamadık, Yüce Tanrı bu yüzden bizleri cezalandıracaktır diye düşünenlerdenim!?

Şu anda evde bu yazıyı yazıyorum, gölgede hava sıcaklığı 42 derece, müsait olan her yerimden terler akıyor, gerisini de siz düşünün gari...                  Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI