Evet, dünyaca ünlü Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'ın "Dışişleri Bakanı" yaptığı 'Charles Maurice de Talleyrand' hakkında, dünya çapında çeşitli görüşler öne sürüldü!.. Kimisi 'Dahî' dedi, kimisi 'Gerçek Diplomat' dedi, kimisi ise 'Deli' dediler!.. Ama o, yaşamı boyunca hep doğru yerde durdu, doğru kişilerle birlikte oldu, hep kazandı!..
Çocukluğunda kaza geçirip ayağı sakatlanınca Kilise hizmetine girdi, 1789'da Fransa'da ihtilâl olurken, o Kilisede 'Piskopos' oldu... Ancak, konumuna hiç bakmadan ihtilâlcilere destek verdi, bu sayede Milletvekili oldu... İhtilâlciler birbirine düşünce, hemen İngiltere ve ABD'ye kaçtı, 1796 yılında ortalık yatışınca da ülkesine yine geri döndü, adam kıtlığında ona Dışişleri Bakanı yaptılar... Napolyon, 1806 yılında İmparatorluğunu ilân edince onun yanında yer aldı ve yine Dışişleri Bakanlığına devam etti... 27 Temmuz 1830'daki Liberallerin 'Temmuz Devriminde' bu sefer onların yanında yer aldı, onu yine Dışişleri Bakanı yaptılar, 1838 yılında da Paris'te öldü... Öldü ama, önceleri yaşamı boyunca Piskopos olan bu adam, öldüğünde de 'Ateist' idi, iyi mi?
Bu yüzden, ölürken başucunda olan ve çok katı bir Katolik olan kız kardeşi; "Lânetle artık şu Şeytanı, günahlarından arın da aşağı dünyaya öyle git be adam!" diye defalarca yalvarmasına rağmen, ona aynen şöyle demişti: "Yahu hemşire, giderayak Şeytan da olsa hiçbir düşman kazanmamalı, neme lâzım, aşağıda başıma belâ olurlar yoksa" demiştir... Yani diplomasi huyunu burada da göstermiş biridir Talleyrand...
Onunla ilgili birçok anısı anlatılır: Napolyon onu, Rus Çarı I. Alexander'ın taç giyme törenine gönderir, dönüşünde gördüklerini anlatmasını ister, o da; "Efendim, törende yeni Çar'ın önünde büyükbabasının katilleri yürüyordu, sağında ve solunda babasının katilleri, arkasında da ileride kendi katilleri olacaklar yürüyorlardı!" diye anlatmış, bu görüşleri Napolyon'un çok hoşuna gitmişti... Bir usta diplomat olarak o kadar büyük ün yapmıştı ki; öldüğünde bile onun için; "Acaba ölümünden ne çıkarı vardı bu adamın?" diye sormuşlardı... Onun diplomasi dilinde 'Hayır' diye bir şey yoktu, her teklife 'Evet' der, ama hep işine gelen sözünü tutar, diplomasinin de bu olduğunu savunurdu!..
Ülkelerin tarihleri ve siyaset âleminde tüm yaşananlar mutlak arşivlere ve tutanaklara geçmiştir!.. Bunları sıkça ve iyi okuyunuz!.. "Tarih tekerrürden (tekrardan) ibarettir!" diyenler bu sözü boşuna söylememişlerdir!.. Yaşanan olaylarda sadece isimler ve zamanlar değişmiş, yaşanan ve yaşanacaklar 'üç aşağı-beş yukarı' aynı şeylerdir!.. Bendeniz de çok okuyan biri olarak, yeni yaşanan bir olaya pek fazla şaşırmam!.. Sadece sebeplerini merak eder, araştırırım; siz de öyle yapınız, göreceksiniz ki siz de pek 'şok' olmayacaksınız!.. Zati dünya dediğiniz nedir ki, uzayda sadece bir toz tanesi kadar bir şeydir!.. Olaylara biraz uzaktan bakarsanız eğer, yaşananları toptan görür, pek de şaşırmazsınız!..
06 Aralık 2023 tarihli gazetelerde manşetten verilen bir haber vardı: "Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depremlerle ilgili uyarıda bulundu, bir anısı yüzünden ağladı" deniliyordu... Bilim insanları ağlamak için değil, bildikleri tehlikeler hakkında uyarı için vardır!.. Kanserli hastalar için Doktorlar, katliam silâhları için Patlayıcı Uzmanları, depremler için Yer Bilimciler, düşebilecek göktaşları için de Gökbilimciler ağlamaya bir başlarlarsa eğer, vay bu insanların hallerine!.. Ben de sayın Naci Görür Hocamıza çok güvenir, her sözüne inanırım; ama bu durumunu gerçekten yadırgadığımı da söylemek zorundayım!..
Bugünkü yazımızı Orhan Veli'nin 'Sevdaya mı Tutuldum?' şiiriyle bitirelim:
"Benim de mi düşüncelerim olacaktı/ Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım/ Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle/ Çok sevdiğim salatayı bile/ Aramaz mı olacaktım/ Ben böyle mi olacaktım?" Sakin KOŞAR...