TURGAY MUTLU MUTLU KÖŞE
AŞURE KAZANI
Sevgili öğretmenim yazar Yasemin Evren, Klaros Yayınlarından çıkan üçüncü kitabını adresime imzalı olarak gönderdi. Sağ olsun. Daha önce buradan Mor Umut Salkımları adlı şiir kitabını ve Yaşamın Parmak İzleri adlı bir anı- öykü türü kitabını sizlere tanıtmıştım. Yasemin Evren öğretmenim bu ara çok üretken ve üst üste kitaplar yazıyor. Bravo diyorum. Kalemine sağlık. Kutluyorum.
Takvimden iki yaprak koptu bile. Bir yarışta sanki günler. Aceleleri ne anlamıyorum. ''Hele bir durun, soluklanın biraz. Hızınıza yetişemiyorum'' diyorum ama beni dinleyen kim? Sözüm de geçmez oldu kimseye şu son zamanlarda. Nerede o bir sözcükle otuz öğrenciyi kuzu yaptığım zamanlar? Ah nerede çalıştırdığım halk oyunları ekibiyle çektiğim halaylar, horonlar teptiğim, zeybekler oynayıp yere diz vurduğum günler? Takvimden düşen her yaprak, ağaçtan düşen sararan yapraklara benziyor. Görevi bitti, vedalaştı ve gelmemek üzere gitti işte bir yaprak daha. Yıl başında elime sığmayan duvar takvimim, ele avuca sığmaz haşarı çocuklar gibi kayıp kayıp gidiyor elimden birer birer her geçen gün. Ömürden de tükeniyoruz o yaprakların her düşüşünde. Bir günü.Bir günü.Ve bir günü daha. Düşen her yaprak, yolun sonundaki uçuruma yaklaştırıyor bizi her geçen gün. Kaç yaşındayız? Bunca yaş nasıl geçti? Kimin için ne yaptık? Her şeyden önemlisi kendimiz için ne yaptık? Hangi yaraya ilaç olduk? Kaç yaşama dokunduk, mutlu ettik? Bir ömür bu soruları sorduk mu kendimize? Yoksa kabuğumuza çekilip ''ne elmanın yeşili, ne eriğin siyahı'' mı dedik?
Yasemin Evren, bu kitabında içten, samimi ve güzel duygularını yazarak 'Aşure Kazanı' adlı eserini bir yerde çeşni katmış. Her bir öyküyü ve anılarını zevkle okudum. Bu tür kitap okumayı sevenlere önerim, mutlaka alıp okuyunuz. Ve devam ediyor yazarımız kitabını tanıtmaya:
Sadece benim anılarım yok bu Aşure Kazanı'nda. Bana güvenip yaşamından kesitler aktaran arkadaşlarımın anılarına da yer verdim. Onlar anlattı, ben öyküleştirdim. Hepsine buradan teşekkür ediyorum. İyi ki varlar. Sadece bir anı kitabı da değil bu kitap. Yoğun duygular yaşadığım anlarda yazdığım üç-beş satır, anlık düşüncelerim.Hepsini attım içine. Kaynayan bir kazana atılan sebzeler, hububatlar, etler, dertler, neşeler.
Bu kitaba ''Aşure Kazanı'' adını vermemin sebebi de bu. Nasıl ki bir kazana koyduğunuz suyun içine buğdayını, şekerini, nohutunu, fasulyesini, kuru yemişlerini, meyvelerini.Gücünüzün yettiğince bulduğunuz malzemelerini koyar kıvam alana dek kaynatırsınız ya.Ben de dinlediğim anıları aşurenin malzemesi yaptım sizin anlayacağınız. Allayıp pullayıp bir kıvama getirmeye çalışıyorum.
Siz de yazın anılarınızı. Okuyan pek çok insana hayat dersinizdir bence anılar. Yazmıyorsanız bana anlatın. Benim aşure kazanı çok büyük. Hepinizin anılarına yerim var. Benim anılarıma arkadaşlık etsinler. Hem siz rahatlarsınız hem ben. Ben yazdıkça rahatlıyorum çünkü.
Kadifeli yastık, kadifeli yorgan, yer yumuşak,
Emmim oğlu yanıma geldi bir uşak
Öpmesi yok, sevmesi yok, gonuşak
Anne beni niye verdin çocuğa?
Sabah olur çocuk gider oyuna
Oynar oynar kum doldurur koynuna
Beni verenlerin vebal boynuna
Anne beni niye verdin çocuğa
Sabah olur pabucunu giyemez
Akşam olur yemeğini yiyemez
Karanlıkta yatağını bulamaz
Anne beni niye verdin çocuğa.