BİR UZUN GECE

TURGAY MUTLU                                                                                           MUTLU KÖŞE

                                    BİR UZUN GECE

         Mergenli köyü, yüzyıllarca dağlardan ovalara, ovalardan yaylara göçmüş ve yorulmuş, bir soylu halkın yerleşik yaşama alışabilir miyiz diye kurduğu bir köydü. Köylülerin bir kısmı göçer hayvancılık, bir kısmı yerleşik hayvancılık, bir kısmı da ilkel tarım yapıyordu. Sonuçta tüm yollar yoksulluğa çıkıyordu. İlkokul uzun yıllar önce açılmasına karşın daha yüksek öğrenime giden bir tek çocukları yoktu. Mergenli köyü, kendilerinden önce yerleşik yaşama geçmiş Osmanlı'nın ayrıcalıklı çevre köyleri tarafından zaten kuşatma altındaydı. Köye parasızlıktan cami yapılmaması, namazda oruçta gözlerinin olmaması, davullu zurnalı içkili düğün yapmaları diğer köyler tarafından pek hoş karşılanmasa da, cumhuriyetin getirdiği kanunların ağırlığı karşısında açıktan bir şey denilemiyordu. Arada bir, tüm Ortaca köylerinde yayılan ''O köy Şaman dinine inanıyor, kardeşim bunların hepsi şaman'' içerikli dedikodulara, ''Ülke laik, isteyen istediği dine, mezhebe inanır'' yanıtını veriyorlardı. Köyde sık sık çıkan kavgalar, çevre köylerde söylenenleri destekler nitelikteydi. O adamın burada, bu Yörük köyünde açlıktan ölmesi, çevre köylerin kendilerine saldırmaları için yeni bir gerekçe olabilirdi. Olay çevre köylerin tümüyle harekete geçmesine ve iş köyün lanetlenmesine kadar varabilirdi. '' Ta şimdi belayı buldu Mergenli'nin Yörükleri'' dediler kasabada.

          Ortacalı hemşerimiz yazar Erdal Atıcı'nın ''Bir Uzun Gece'' adlı romanından bir bölüm okudunuz. Yerel yazarların eserleri okumak çok hoşuma gider. Uzun zamandır sosyal medya üzerinden yazılarını ve kültürel paylaşımlarını ilgiyle takip ettiğim Erdal Atıcı, sağ olsun adıma imzaladığı bu güzel romanını adresime ulaştırınca çok sevindim. Hemen bir çırpıda keyifle okudum. Okuru bol olsun. Yöremizin örf, adet ve geleneklerinden kesitleri görünce de eseri okumak daha bir zevkli oldu. Ürün Yayınları tarafından basımı yapılan bu güzel romanı mutlaka okumanızı öneriyorum.  Yazarımız bu güzel romanını kaleme alırken Şeyh Galip'in ünlü eseri Hüsnü Aşk'tan etkilenerek yazmış.

        Erdal atıcı 1963'de Muğla/Ortaca/ Mergenli köyünde, bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Ortaca'da bitirdi. Yükseköğrenimini Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü'nde tamamladı. 1986'dan başlayarak Ankara /Altındağ Peyamitepe Ortaokulu'nda ve Çankaya 50. Yıl Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. 2005-2015 yılları arasında TBMM'de Milletvekilliği Danışmanlığı yaptı. 2007 yılında seçildiği Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığını sürmektedir. Şiir, deneme ve öykü yazmaya ortaokul yıllarında başladı. Yazar, çalışmalarını Ankara'da sürdürüyor, evli ve Ege adında bir oğlu var.

         ''Güllü, çok acılar çekti bu yaşlı bedenim çok!. Acılardan büyük, kanlı bir duvar örüldü içime. Dokununca kanıyor irin akıyor bu duvar.Bu yüzden yollara düştüm ben. Yaralarım yürüdükçe kapanır, yürüdükçe iyileşir, dedim kendi kendime. Yıllardır yürüyorum. Dünyanın bir ucundan bir ucuna de sen buna. İklimler geçtim, kentler, kasabalar, köyler.Çok büyük olayların içinden geliyorum ben, binlerce yaralı insan gördüm, içinde yaraları büyüyen binlerce insan, elleri gökyüzünde anneler, çaresi olmayan hastalıklar, yaşlılar gördüm, gencecik toprağa verilen aslan parçaları gördüm. Gittiğim yerlere ölüm götürüyorum ben diye kendimi suçladım. Oturduğun yerden bilemezsin dünyayı, göremezsin Güllü.''

                       ''Derler ki: Hele söylenmedik söz var mı? Denilmemiş söz kalmış mı acaba?''

                                                          (Hüsnü Aşk, Şeyh Galip, 745)

                                                                

YAZARIN DİĞER YAZILARI