DÜŞÜŞ


                 Prof. Dr. Seda Ünsar'ın ilk romanı Düşüş'ü, önceden listeye alınmış birçok kitap yüzünden daha yeni okuyup bitirdim. Bir defa en baştan şunu yazayım; son zamanlarda okuduğum en güzel en zevkli romanlardan biriydi Düşüş. Müthiş bir keyif aldım. Beni gençliğime götürdü. Siyasi kitapları okumaya başladığımız zamanlar aklıma geldi. Siyasi yasaklar ve sansürlü yayınlar nedeniyle bin bir güçlükle elde edebildiğimiz dergi ve kitapları okuyunca elden ele arkadaşlarımızı zorda olsa ulaştırabiliyorduk. Severek okuduğum Harun Karadeniz'in 'Olaylı Yıllar ve Gençlik' adlı kitabını hiç unutamam. Bugün bile aklımda. Artı değerin ne olduğunu bana 1970'li yıllarda Harun Karadeniz öğretmişti. Işıklarda uyusun. Daha sonraları Nazım Hikmet, Behice Boran, Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Ahmet Arif, Sabahattin Ali, Karl Marks, Engels, Tolstoy ve Dostoyevski gibi yazarların kitaplarını sırasıyla okumuştuk. Klasik yerli ve yabancı eserlere bayılırım ve zevkle okurum.

          Yazar Seda Ünsar hanımefendi ile Atatürkçü Düşünce Derneği Bodrum Şubesi Başkanı sevgili kardeşim Ümit Baltutan sayesinde ADD Bodrum Turgutreis Etkinliği çerçevesindeki kitap imza gününde tanıştık. Adıma imzaladığı kitabını yoğunluktan tam üç ay sonra okuyabildim. İnkılap Kitabevi yayınlarından basımı yapılan bu güzel romanı mutlaka okuyunuz. Tavsiye ederim. Kitabın konusu çok ilginç ve kurgusu mükemmel. Hayatın anlamını keşfetmek, öğrenmek ve sorgulamak isteyen iki çocukluk arkadaşı S ve Ali karakteri üzerine oturtmuş yazar. Kitabı okurken 'S' karakteri acaba yazarın kendisi mi diye de çok kez düşündüm doğrusu. Kurgudan dolayı bu şekilde düşündüm. Kitap içindeki Rus hikayesi de çok güzeldi. Sergey ile Polina'nın aşkını ve hayat öyküsünü okurken iç içe geçen düşünceler, doğu-batı karşılaştırılması ve duygu akışı ise kitabın sıkılmadan okunmasına ve sürükleyici olmasına neden olmuş. 462 sayfalık roman bir an önce bitsin istemedim. Aslında bu eserden iki güzel roman daha çıkardı. Şehirlerden şehre geçiş ve her bir yerdeki ayrı ayrı öykülerden dolayı iki roman çıkarmış diye düşünmeme neden oldu. Olayın kahramanları da iyi kurgulanmış.

        Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu Seda Ünsar, bu güzel romanında sevgili Atamız, büyük devlet adamı Atatürk'ü sık sık öne çıkararak onun faziletlerini okurlarına yazmış, anlatmış. Kutluyorum. En çok bu bölümlerin altını çizerek not aldım: S '' Atatürk eskiyi kaldırırken yerine bir şey koyamadı'' diyen oryantalizm (Doğubilim) beni çıldırtıyor. Yerine yüzyıl sonra sokaklarda rüştünü ispatlayan bir sivil toplum koydu; İslam dinine ilk defa gelenek dışında ve günah demeden felsefe, bilim, tarih, sosyoloji, antropoloji ve bilgi bilim açısından da bakılabilmesini koydu. Hem de 1300 yıllık tarihinde ilk defa İslam dünyasında tek olan vicdan özgürlüğünü koydu. Yeni modern, kaderine hükmeden bir benlik koydu; bilimsel düşünce, arkeoloji, tıp koydu; derslerinde çıplak modeller kullanılan güzel sanatları koydu; geometri, matematik kitaplarını bizzat yazdığı bir eğitim seferberliği koydu; uçak, şeker, un, çimento, iplik ve aklına gelen her şeyi kendisi üreten, işçiye tiyatro yaptıran, ulaşımını bedava sağlayan fabrikayı koydu; Fillandiya'nın bile incelediği köy tarım modellerini koydu; dünyanın en değerli para birimini koydu; müziğin, sanatın, insanlığın evrensel değerlerini öğreten, çarıksız köylüden öğretmen, mühendis, bakan yapan köy enstitülerini koydu; hangi Ortadoğu toplumunda bale var, hangisinde Türklerdeki gibi laiklik kabulü, sadece yasal anlamda değil, laik devlet, laik toplum, laik insan, laik bir benlik veya kimlik idrakı var?''  sayfa: 70.                                           S ''Kemalizm, Mustafa Kemal ve ona inananların, Osmanlı topraklarında en zor şartlar altında, gerçekleştirdiği en büyük sivil toplum ve örgütlenmeyle, tarih önünde başarıya ulaşmış bir vatan savunmasıydı. Bunu söylerken, sadece bir kurtuluş savaşını ve bağımsızlığın kazanılmasını kastetmiyorum. Hatta o savaştaki kongrelerle ve toplanan meclisle, çok çetin mücadeleler arasında ve incelikli stratejilerle, hayata çoktan geçirilmiş bulunan, sultanlıktan cumhuriyete, bir rejim değişikliğini de kastetmiyorum sadece. Aynı zamanda, dini ontololojiyi (varlık bilim) ve epistemolojiyi (bilgi bilim) değiştiren, her alanda birçok ayrıntılı adımı olan laik devrimi ve asıl savaş olan, yapısal geri kalmışlıktan mütevellit sürekliliğini koruyan emperyalizm ve cehaletle savaşı da kastediyorum. Kemalizm, tam olarak ve tüm tarihi belgeleriyle, bütün bu savaşların adıdır. Atatürk, ejderhalarla savaşırken, ejderhaya dönüşmeden kalabildi. Sayfa: 118

               Kaleminize sağlık Seda Ünsar. Okurun bol olsun. Yeni kitaplarınızı ilgiyle bekliyoruz.

             

              

YAZARIN DİĞER YAZILARI