İsviçre Beyazı romanın yazarı sevgili yazar arkadaşım Zerrin Oktay ile Akyarlar'da bir etkinlikte tanıştık. Kitaplaştık. Zerrin Oktay, anı türü romanında ömrünün ilk otuz yılını kapsayan yaşam öyküsünü yazmış. Severek hüzünle okudum. Üç yaşında taşındığı İsviçre'de on yıl yaşadıktan sonra Türkiye'ye dönerek hayatta tutunmanın yollarında acılar çekmiş. Kitapta anlatılanların hepsi gerçek olup sadece isimler değişiktir. İsviçre'de barbar, Türkiye'de Almancı olmanın sıkıntısını da çeken Zerrin, sıcacık anlatımı, sürükleyici dili ve cesurca paylaşımıyla sizin de hayatınıza farklı pencereden bakıp açmazlarla yüzleşmenizi sağlıyor.
Kitabın başında Verdingkinder (Çocuk Köleler) örneğinden yola çıkarak İsviçre'de iki yüz yılı aşkın bir süredir devam etmiş ve 60'lı yıllar boyunca da sürmüş olan bir çocuk köle geleneğine işaret etmiş. Çocuk köleler, evlilik dışı dünyaya gelenler, çocuk yaşta suç işleyenler, çocuk yaştayken ebeveynleri suç işlemiş olanlardan seçiliyor, çiftliklere karın tokluğuna işçi olarak gönderiliyor, satılıyorlarmış. Sevim Akyürek'in ''Evrensel Kültür'' dergisinde yayımlanan makalesine göre İsviçre Devleti bu çocuklara iki yılda bir çift ayakkabı tahsis ediyormuş. Yaşları gereği ayakları çabuk büyüdüğü için kısa zamanda artık bu ayakkabıları giyemez, sonraki hakkedişleri gelene kadar yalınayak kalırlarmış. Dünya çapında ün yapmış olan Heidi adlı efsane kahraman da aslında bir Verdingkind olduğu için yalınayak betimlenmiş. Bu çocuklar yalnızca karın tokluğuna çiftliklerde çalıştırılmıyor, aynı zamanda her türlü şiddete ve çoğunlukla da tecavüzlere maruz kalıyorlarmış. İsviçre'de 70 li yılların ortasında çocuk kölelik yasaklanmış. Geç bile kalmışlar.
Zerrin Oktay, 1961 doğumlu olup ömrünün ilk üç yılını Türkiye'de geçirdikten sonra İsviçre'ye taşındı. On yıl sonra Türkiye'ye geri döndü. Eğitimini kısmen yurt dışında, kısmen Türkiye'deki yabancı okullarda sürdürdükten sonra çalışma hayatına atıldı. Bazı seminerler için teknik çeviriler ve içerik editörlüğü yaptı. Sonradan tezgahtarlık, defile sunuculuğu, tekne turları, safari turları, korsan turist rehberliği de yaptı. 20 yıl sonra emekli oldu. Bir edebiyat sitesinde editörlük işini de üstlendi. Zaman zaman bazı öyküleri çeşitli gazetelerde yayımlandı.
İsviçre Beyazı'nda Zerrin'in İsviçre sonrası İstanbul ve daha sonrası Alanya'ya uzanan yaşantısına tanıklık edeceksiniz. Tüm sorunlarını halledip bunlarla baş etmeyi başarmış güçlü kadının öyküsünü okuyunca hüzünlenmemek ve takdir etmemek elde değil. Yazar her ne kadar kurmaca yazarı olsa da bu romanında hayat öyküsünü tüm çıplaklığıyla kaleme almış. Psikiyatr ve edebiyatçı dostu Mustafa Ziyalan'ın desteğini alan yazar, ''Hayatımız, onu yaşadığımız gibi değil ama hatırladığımız gibidir '' sözüyle başarılı çalışmalarına devam etmiştir. Efsane Dünya Yayıncılık tarafından yayımlanan bu güzel eseri mutlaka okuyunuz. öneriyorum. Kalemize sağlık Zerrin Oktay. Kutluyorum. Eser aynı zamanda bilgilendirici olup iki ülke arasındaki kültür farkını da göz önüne seriyor. İçinde birçok farklı öyküler var beğendiğim ama en çok fare damat, görücüye çıkmak bölümünde güldüm. Hediye gelen tatlıları yumulmasına gülümsedim. Bu sıcak yaz günleri aynı zamanda kitap okuma günleridir. ' İsviçre Beyazı'nı da okuyunuz. kitap okumak iyidir, terapidir. Hepinize keyifli okumalar diliyorum.